Varşova‘nın ve dolayısıyla Polonya‘nın hüzünlü çekiciliğine birden fazla kez kapılma şansına sahip olan biri olarak ülkenin kıyıda köşede kalmış hikayelerini ve özellikle birazdan bahsedeceğimiz Syrena gibi hikayeleri dinlemek oldukça heyecan verici. Varşova sokaklarında gezinirken işte bu heyecandan ve çekicilikten esinlenen ünlü rock yıldızlarının melodileri geliyor kulaklarınıza. Hele ki bir ikon haline gelen enstrümantal bir elektro olan David Bowie’nin “Warszawa“sı, sanki fon müziği olmuşcasına, Varşova’ya yani Avrupa’nın bu hüzünlü ve sessiz kentine daha bir anlam katıyor.
Varşova’nın Eski Hali
Varşova‘ya gittiğinizde Avrupa’nın birçok kentinde olduğu gibi “Eski Şehir” merkezinde dolanmaya başlayın.
Orjinal adıyla Stare Miasto olan bu bölgede, meydanların ve yolların zeminlerini oluşturan parke taşlara basarak hissedin Varşova’da olduğunuzu. İnanın bana çok iyi gelecek.
Vistula Nehri ve Syrena Efsanesi
Vistula nehrinin kıyısında 13. yüzyılda kurulmaya başlayan Varşova, bu yerleşimin giderek gelişmesiyle 1596 yılında Krakov’dan sonraki “başkent” olmuş.
Birçok tarihi bina, kilise ve çarşılar ile restoran ve kafelere ev sahipliği yapan Stare Miasto özellikle yaz aylarında ciddi kalabalıkları ağırlıyor.
Meydanın hemen ortasında bulunan Syrena isimli deniz kızı heykeli ise bir hikayenin, ölümsüz bir efsanenin simgesi olarak şehri koruyor.
Efsane şöyle; “Baltık denizinde denizkızı olarak yaşayan iki kız kardeş, sudaki yaşamlarından sıkılırlar ve kıyıya çıkmak isterler.
Kardeşlerden biri Danimarka boğazından geçerek bugünkü adıyla Kopenhag olan limana doğru yönelir. Diğer kardeş Syrena ise Baltık kıyısının ünlü şehirlerinden Gdansk’a kadar yüzer ve oradan da Vistül Nehrine geçer. Varşova’nın kurulu olduğu yere kadar yüzen denizkızı, dinlenmek için karaya çıktığında burayı çok sever ve yaşamını burada devam ettirmeye karar verir.
Nehirde ağlara yakalanmış olarak gördüğü balıkları serbest bırakır. Fakat burada yaşayan balıkçılar, denizkızının balık ağlarını serbest bırakmasına çok kızarlar ve Syrena’yı cezalandırmaya karar verirler. Onu kıyıda aramaya başlarlar ancak bulamazlar. Bir müddet aradıktan sonra uzaklardan deniz kızının güzel sesini duyarlar ve sesinden çok etkilenip onu aramaktan vazgeçerler. O günden sonra denizkızı, muhteşem sesiyle orada yaşayan halkın neşesi hâline gelir.
Günün birinde şehre gelen zengin bir tüccar, sesi ile ünlü olan denizkızı Syrena’yı görür. Onu yakalayıp panayırda sergilemeyi düşünür. Syrena’yı bir ağ ile yakalar ve onu bir barakaya kapatır. Syrena’nın ağlayan sesi ile söylediği şarkıları duyan genç bir balıkçı onu kurtarır. O günden sonra Syrena artık orada yaşayamayacağını anlar ve orayı terk etmeye karar verir. Ancak onu çok seven halkı da unutmaz. Şehirden ayrılmadan önce, yardıma ihtiyaç duydukları anda onları korumak için geri geleceğine dair söz verir.”
Varşova Eski Kent Merkezi Gerçekten Eski mi?
Varşova’nın “Eski Şehir”ini diğer Avrupa kentlerindeki benzerlerinden farklı ve anlamlı kılan bir özelliği daha var. Dünyanın topluca akıl tutulması yaşadığı yıllarda, yani İkinci Dünya Savaşı adı verilen insanlık dramında tamamen yıkılan kent ile birlikte şehrin bu tarihi yüzü de bu yok oluştan nasibini almış.
Booking.com
Meydan ve çevresinde zarar gören her yer savaş öncesindeki kaynaklardan faydalanılarak tüm detaylara olağanüstü dikkat edilerek yeniden inşa edilmiş. Özellikle kent meydanı girişinde ve müzede kentin ve bu bölgenin tahrip edilmiş halinin fotoğraflarını, acı dolu günlerin bu sokaklara yaşattığı yıkımı görebilirsiniz.
Varşova’nın, savaş ve kahramanlık hikayeleri oldukça etkileyici. Özellikle yakın sayılabilecek bir tarihte yaşananların izlerini silseler de, anlatılan hikayelere dalıp gitmemek elde değil.