Antalya’da keşfedilecek pek çok büyüleyici yer var, ancak Gelidonya Feneri kadar gizemli ve heybetli olanı az bulunur. Kumluca ilçesine bağlı Karaöz yakınlarındaki bu fener, ulaşmak için biraz çaba gerektirse de, ziyaretçilerine bakir ve nefes kesici bir manzara sunuyor. Antalya’da gezilecek yerler listenizde mutlaka yer alması gereken bu nokta, maceraperestleri bekliyor.
Gelidonya Feneri’ne Nasıl Gidilir?
Gelidonya Feneri’ne ulaşmak için öncelikle Antalya’dan Karaöz beldesine gitmeniz gerekiyor. Karaöz, Adrasan ve Kumluca arasında yer alıyor. Antalya’dan Adrasan yönüne doğru ilerleyip Adrasan sapağından içeri girdiğinizde, yaklaşık sekiz kilometre sonra Adrasan’a ulaşırsınız. Adrasan’ın merkezinden yine yaklaşık sekiz kilometre daha yol alırsanız Karaöz’e varırsınız. Kumluca’dan geliyorsanız, Mavikent üzerinden de ulaşabilirsiniz. Bu yol genellikle daha tavsiye edilir.
Aracınızla geldiyseniz, arabanızı park etmek için en uygun yer Karaöz’dür. Araçla devam etmek mümkün olsa da, yolun bozukluğu ve park alanlarının sınırlı olması nedeniyle arabanızı burada bırakmanız önerilir. Sahili sağ tarafınıza alarak Korsan Koyu (Melanippe) ve Gelidonya Feneri tabelalarını takip ederek yürümeye başlayın. Yaklaşık altı kilometre boyunca deniz ve orman arasındaki patikada yürüdükten sonra, Likya Yolu’nu işaretleyen Gelidonya yazılı sarı tabelayı göreceksiniz. Buradan kısa bir yürüyüşle bu patika yola girip, yaklaşık iki kilometrelik bir yükselişle Gelidonya Feneri’ne ulaşabilirsiniz. Sonunda, tüm ihtişamıyla Gelidonya Feneri sizi karşılayacak.
Gelidonya Feneri’nin Tarihi
Gelidonya Burnu, Kırlangıç Burnu veya Taşlı Burun olarak da anılıyor. İlk çağlarda Hiera Akra (Kutsal Burun) olarak bilinen bu bölge, Piri Reis tarafından Şilden Burnu olarak da adlandırılmış. Fenerin bulunduğu burnun üç tarafı denizle çevrili. Denizciler tarafından “Beş Adalar” olarak adlandırılan bu ıssız adacıklar, yüzyıllar boyunca denizcilerin korkulu rüyası olmuş. Beş adalar ile anakara arasındaki güçlü akıntılar ve kayalıklar nedeniyle birçok deniz kazası meydana gelmiş. Bodrum Sualtı Müzesinde sergilenen ve su altı bilimsel çalışmaları sırasında George Bass tarafından çıkarılan, yaklaşık 3 bin 300 yıllık Fenike Batığı, bu coğrafyanın kurbanlarından biridir.
Bu tehlikeli bölgeyi daha güvenli hale getirmek amacıyla, 1934 yılında Fransızlar tarafından Gelidonya Feneri inşa edilmiş. 227 metre yüksekliği ile Türkiye’nin denizden en yüksekte bulunan feneri ünvanını taşıyan Gelidonya Feneri, Akdeniz’in simge yapılarından biridir. Fenere vardığınızda, hemen yanında göreceğiniz çardak, 2004 yılında gerçekleşen güneş tutulmasını izlemek için Amerikalılar tarafından fenerin bekçisine yaptırılmış.
Gelidonya Feneri Günümüzde
Gelidonya Feneri, günümüzde güneş enerjisi ile çalışarak faaliyetini sürdürüyor. Likya Yolu üzerinde bulunması nedeniyle özellikle bahar aylarında çok sayıda ziyaretçiyi ağırlıyor. Ancak, bölgede su kaynakları yok denecek kadar az. Bu yüzden, yanınızda mutlaka yeterli miktarda su bulundurmanızı tavsiye ediyoruz. Eğer çadırınızı kurup gecelemeyi düşünürseniz, akşam günbatımının nefis manzarasının ardından sabah harika bir görüntüye uyanabilirsiniz.
Gelidonya Feneri Yürüyüşü
Geçtiğimiz yıllarda, Gelidonya Feneri yürüyüşü sırasında fark ettiğimiz fener üzerindeki yazıları, oradaki imkanlar dahilinde silmeye çalışmış ve kısmen de başarılı olmuştuk. O güne ait notlar ve resimler, bu yazının sonunda yer alıyor. ODTÜ’lü olduklarını ve RED BIKE isimli bir bisiklet grubunu oluşturduklarını belirten bazı kişiler, duvarları neredeyse baştan başa yazılarla boyamışlar. Biz de imkanlarımız dahilinde bir şeyler yapmaya çalıştık ancak malzeme olmadan yazıları tamamen silmek mümkün olmadı.
“ODTÜ ‘lü olduklarını ve RED BIKE isimli bir bisiklet grubunu oluşturduklarını belirten birileri, duvarları neredeyse baştan başa yazılarla boyamışlar. Hatta bizim sosyal paylaşım sitesinde gördüğümüz duvardaki yazıların daha büyükleri de fenerin arka arka tarafında yer alıyordu. Ne yapabiliriz? diye bir süre bakındıktan sonra etrafta bulunan kümesvari kulübenin içerisinden kireç taşı bulduk. Su ile karıştırarak ve bir tebeşir misali karalama yaparak belirli bir sürede ancak sadece belirli bir kısmını yok edebildik. Elimizden geldiğince iyi niyetle birşeyler yapmak istedik ancak arka tarafta susuz adaya bakan duvardaki yazıları görünce malzeme olmadan yani feneri tekrar boyamadan birşeyler yapmanın imkansız olduğuna karar verdik. Aynı düşüncelerimizi de ilgili sosyal paylaşım sitesinde yazan arkadaşlara ilettik.”