Batı Karayipler Gezisi
Booking.com
Düşünsenize; gözlerinizi birkaç saniyeliğine kapatıyorsunuz ve denizin üstünde yüzen lüks bir otelde hatta küçük bir şehir içinde, dünyanın en güzel denizlerine, en güzel kentlerine yolculuk ettiğinizi hayal ediyorsunuz. İşte gemi tatili en kısa bu şekilde özetlenebilir. Biz gemi yolculuğuna katılanlar, tatillerimizi koca bir dünyayı sığdırıp, unutulmaz anlar yaşadık. Bavul açma-kapama derdi olmadan her gün başka bir limanda uyandık. Üstelik büyüleyici bir atmosferde, her türlü konfor ve eğlence içinde dinlenirken yol alarak, eşsiz manzaraların tadını çıkarttık. Oasis of the Seas gemisi ile bir Cruise macerası ve Batı Karayipler Turu.

Oasis Of The Seas Batı Karayipler Turu için Miami’ye Yolculuk

02 Şubat 2011 Akşamı ANTALYA-İSTANBUL–ROMA–MIAMI hattı seyahati  başladı. Antalya’dan 18:45 de Onur Air ile İstanbula uçup İstanbulda WOW otelde konakladık.

Batı Karayipler Turu

03 Şubat sabahı de Atatürk Havalimanından Alitalia Havayollarının, AZ 703 N no.lu seferi ile saat 06.15’da Roma’ya hareket ettik. Yerel saat ile 07.55’de Fiumicano (FCO) Roma’ya varış. Burada yapılacak kısa bir aktarmanın ardından yine Alitalia Havayollarının, AZ 630 N no.lu seferi ile saat 09.10’de Miami’ye uçtuk.Yeri gelmişken söylemeliyim; Alitalia havayolları servisi bir felaketti. İstanbuldan itibaren yaklaşık 14 saat süren yolculukta sadece bir kez yemek servisi alabildik. Uçakta yiyecek bir şeyleri parayla bile satın alınabilecek imkan dahi bulamadık. Allahtan Antalyadan yola çıkarken yanıma almış olduğum yarım kilo fındık vardı. Nerdeyse tüm seyahatte onunla idare ettik.Burada özellikle belirmeliyim ki bu seyahate çıkmak isteyenlerin bilmesi gereken şeylerden bir tanesi de; Uçak yolculuğu esnasında her yolcunun uçağın bagajına vermek kaydıyla yanına 1 adet valiz alabilme hakkına sahiptir. (Bavul başına kilo sınırlaması kişi başı23 kgdir. ). Bunun yanı sıra güvenlik sebebiyle uçak içerisine alınması yasak olan eşyaların güncel halini seyahat şirketinden öğrenmeniz gerekir. 03 Şubatta ABD yerel saat ile 14.55’de Miami ye varıp Miami Hilton Airport otelimize yerleştık. Akşam Oteldeki Hertz araba kiralama firmasından kiraladığımız bir araçla 20 dakika uzaktaki şehir merkezine gezintiye çıktık. Aracımızda GPS vardı ve biz her yere gidebiliyorduk. Miami’nin eğlence bölgesi olan South Beach’e gidip bu bölgedeki barlarda geç saatlere kadar hem müzik dinleyip hem de içkilerimizi yudumladık. Gece geç saatte otelimize geri döndük.

04 Şubat sabah tekrar Miami şehir merkezinin yolunu tuttuk. South Beach i gündüz gözü ile de görüp şehri kiralık aracımızla birlikte akşama kadar dolaştık. Koca bir güne Havalimanı yakınlarındaki Dolphin Mall isimli alışveriş merkezine ve Miamiye yaklaşık bir saat uzaktaki FORT LAUDERDALE de ki Sawgrass Mills isimli büyük alışveriş merkezini de sığdırdık.Sawgrass Mills derken bir parantez açalım; Miami’ye geldiğiniz zaman eğer alış veriş diyorsanız,birbirinden farklı mağazaların ve ürünlerin bulunduğu alışveriş merkezleri cazip fiyatlarıyla size bu imkanı da sunmaktadır. Amerika’nın en büyük outlet mağazalarından Sawgrass Mills burada. Belli markalarda, ki bunlara Tommy Hillfiger, Levi’s, Docker’s, bilimum spor markaları, Calvin Clein ve Diesel dahil, Amerika’da fiyatlar Türkiye’dekinin çok çok altında. O nedenle böyle alışveriş merkezleri Türkler açısından her zaman cazip olur. Biz bunu bizzat denedik. Akşam çok geç saatte tekrar Miami’de ki otelimize geri döndük. Bu arada şunu unutmadan söyleyeyim; Gün içinde bir ara Şehir turu yapan bir tramway a binip yaklaşık 1,5 saatlik bir gezi yapıyoruz. Sonradan öğreniyoruz ki, Miami’ de ücretsiz olan ender şeylerden biriymiş. Miami’ye giderken oldukça detaylı bir çalışma yaptım ve bunu bir kitapçık haline getirdim. Uçağa bindiğimiz andan itibaren ailem ve gezide beraber olacağımız arkadaşlarımız, Miami ile ilgili ne, nerede ve nasıl sorularını bu kitapçığı okurken öğrendi. Gerçi ben Kitapçığı hazırlarken her şeyi ezberlemiştim. Yeri gelmişken hem gezip gördüklerimizden ve hem de bu kitapçıktan yararlanarak Miamiden kısaca bahsedelim.Miami, Florida eyaletinin ikinci büyük şehri, Amerika’nın 45. büyük kenti olan Miami, Florida Everglades ile Biscayne Bay arasında bulunmaktadır. Miami, 28 Temmuz 1896 yılında resmen bir şehir olarak kurulmuştur. Miami, Amerika’nın diğer şehirlerinin klasik yapısına oranla daha farklı görüntülere ve kültüre sahip tri-ethnic bir şehirdir. Halkın çoğunluğu Hispanik olarak adlandırılan Kübalılardan, Haitililer ve Karaiplilerden oluşmaktadır. Şehirde konuşulan ağırlıklı ikinci dil İspanyolca’dır. Miami nehri etrafında kurulmuş olan şehir, mükemmel kumsalları, 24 saat gece hayatı ve dünyaca ünlü gemi seyahatlerinin (cruise) merkezi olması gibi özelliklerden dolayı Amerikalılar tarafından Magic City (Sihirli Şehir) olarak isimlendirilmiştir. Kısaca Miami, farklı kültürlerle kaynaşmak, çılgın gece hayatı, beyaz kumsallar, alışveriş, tarihi yerler, mükemmel gün batımı manzaraları ve tüm yıl boyu güneş isteyenler için ideal bir yerdir. Miami’de tropikal bir iklim hakimdir. Yazları sıcak ve nemli, kışları ise ılık geçmektedir. Miami genelde sıcak olan tropikal iklimin etkisi nedeniyle özellikle Haziran ve Eylül ayları arasında bol bol yağmur yağmaktadır. Haziran-Ağustos arası ayları kasırga veya fırtına sezonudur. Kış aylarında sıcaklık 15 – 24 derece, yaz aylarında ise 24 – 35 derece arasında seyretmektedir. Gezmek için gelenlere tavsiyemiz Ocak – Mayıs aylarında gelmeleri. Yaz aylarını tercih ederseniz hem bunaltıcı sıcaklar hem de ikindin yağmurlarıyla karşı karşıya kalabilirsiniz.  Değişik mutfakların yemeklerini tatmak isteyenler için Miami’de her ülkenin mutfağına özgü yemeklerin sunulduğu çok sayıda restoran bulunmaktadır. Bu arada Miami’de de Hard Rock Café’ye gidip bulabildiğiniz her fırsatta kalamar yeyebilirsiniz. Buranın kalamarı güzeldir.Miami çok turistik bir bölge olduğu için şehirde her bütçeye uygun çok sayıda otel bulunmaktadır. Greater Miami ve Miami Beach bölgesindeki oteller aileler için idealdir. Coral Gables bölgesindeki oteller genelde Avrupa stilini yansıtan otellerdir. Key Biscayne bölgesi ise lüks otelleri ve eşsiz okyanus manzarasıyla rağbet gören bir bölgedir.Miami sene boyunca ılıman ve kış mevsimini hemen hemen yaz gibi geçiren bir şehir olduğundan dolayı, yanınızda devamlı yazlık kıyafetler ve serin akşamlara karşı da hafif hırkalar yanınızda bulundurmanız önerilir. Yaz aylarında yağmurlara ve tropikal hava koşullarına karşı, yağmura dayanıklı kıyafetler ve şemsiye bulundurmanız tavsiye olunur. Miami’de ulaşımı sağlamanın en iyi yolu araba edinmektir. Miami’de toplu taşıma sistemi olarak Metrobus, Metromover ve Metrorail sistemleri mevcuttur.Miami turistik şehir olması vesilesi ile gezilecek o kadar yeri var ki buraları gezmek için en az 3-4 güne ihtiyacınız vardır. Bizim o kadar zamanımız yoktu ve biz çok kısa turlarla buraları 2 günde gezmeye çalıştık. Detaylı olmamakla beraber kısa  turlar halinde gezdiğimiz yerlere Miaminin batısında bulunan havaalanı yakınlarındaki otelimizden başlayıp ilk olarak Miami’nin doğusunda Biscayne Körfezine gittik, Sonra güneyinde Carol Gables bölgesine doğru inip oradan bir U dönüşü yaparak kuzeyinde ise küçük kasabaları dolaştık. Kısaca şehrin en popüler yerleri olan Little Havana, Little Haiti, Coconut Grove, Key Biscayne ve Miami Beach bölgelerini kiralık aracımızla birlikte dolaştık. Miaminin merkezi sayılan Dowtown da sokaklarda yürüdük  Zaman o kadar hızlı aktıki öğle yemeğini ancak Miami saatiyle 17 civarında South Beach sahilinde bulunan ve bizim Marmaris-Bodrum gibi yerleri andıran restaurantlardan birinde yiyebildik. Burada ki restaurantlarda ki sistem o kadar tanıdık geliyor ki kendimizi bir ara Türkiye’de hissettik. Kaldırıma kadar uzanmış masalar ve sizi kendi restaurant’ına davet eden garsonlar, Türkiye deki turistik yerleri aratmayacak kadar pahalı yemekler ( Birer adet yemek ve içecekler 4 kişi 100 USD ödedik) görüyorsunuz.

Batı Karayipler Turu

05 Şubat sabahı erkenden kalkıp Miamide ki otelimizden ayrılıp Fort Lauraderdale ye doğru yola koyulduk. Fort Lauderdale sahip olduğu sahip olduğu canlı sahili, kilometrelerce uzunluktaki plajları , alışveriş merkezleri ve unutulmaz gece yaşamı ile canlı bir şehir.Fort Lauderdale, Floridanın eyaletinin tropik manzara eşliğinde New River kıyısında yürüyüş yaptık. Florida’nın en güzel yolu olarak adlandırılan Riverwalk üzerinde çeşitli restoranları, müzeleri, dükkan ve butikleri gezdik.Yürümekten hoşlanmıyorsanız Amerika’nın Venedik’i de denilen kanallarda eski tip nehir gemileri ile dolaşabilirsiniz. İçinde barındırdığı (480 km.lik gezilebilir olduğunu öğrendik) su yolu sayesinde Amerika’nın Venedik’i olarak ün yapmıştır ve gerçekten Florida’nın Gold Coast Sahili’nin en değerli parçasıdır. Bir su taksisi ile de ve Ft.Lauderdale’in muhteşem kumsalları ve yerel güzelliklerini keşfetme imkanınız olabilir.Ayrıca uzun kumsalları ve su kanallarının yanısıra tropikal sualtı yaşamını ve mercanları görmek isteyenler için Fort Lauderdale’de şnorkel ile yüzme ve dalış imkanları olduğunu da öğrendik.Ama bizim bütün bunları detayları ile gezebilecek zamanımız yoktu. Çünkü en geç saat 16 da dünyanın en büyük gemisinde olmamız gerekiyordu. Ve biz Fort Laudrdele deki Hertz araba kiralama ofisine gidip aracımızı teslim etmemiz gerekiyordu. Limana 5 dakika uzakta bulunan bu merkeze ulaştığımızda saat 15 olmuştu. Hızlı bir şekilde teslim işlemini yapıp limana doğru yola koyulduk. Artık önümüzdeki bir-iki saat içinde gemi turumuz başlayacaktı.

Gemi Turu Başlıyor

01.Gün MIAMI – FORT LAUDERDALE (GEMİ)05 Şubat günü öğleden sonra saat 15:30 da Hertz araba kiralama servisiyle Fort Lauderdale Limanına transfer olduk. Geminin kalkış saatlerine kesinlikle riayet edilmesi gerektiği ile ilgili önceden uyarılmıştık. Limanlarda gemimizin kalkış saatinden en geç 30 dakika önce gemiye giriş yapmamız gerekiyor.  Aksi takdirde kapılar kapanıyor ve gemiye giriş yapma şansınız kalmıyor.Limanın Gümrük girişinde bizi bekleyen görevliler (Belboylar) karşıladı. Bizde önceden bildiğimiz kabin numaralarını görevlilere söyledik. Görevliler her kat için farklı olan renklerde valiz etiketlerini bizim valizlere yapıştırdılar. Daha sonra bizim kabin numaralarını bu etiketlerin üzerine yazıp valizleri teslim aldılar. Bu işlemler valizlerinizin kabinlerimize doğru bir şekilde gelmesi açısından önemliydi.Hem tatili satın aldığımızda ve hem de Gümrükte valizlerimizi teslim ederken en geç akşam 22 ye kadar odalarımıza ulaştırılacağı söylenmişti. Bu nedenle gemiye bineceğimiz ilk gün için acil ihtiyaç olan eşyaları sırt çantalarımızda koyup yanımıza almıştık. Pasaport ve check- in işlemleri için Gümrük binasının içinde ki ön kabul bölümüne giderek sıraya girdik.Türkiye den geldiğimizi gören yaşlıca kadın görevli bana ‘one minute’ espirisi yaparak Türkiye de ki referandum ile ilgili bir-iki soru sordu. Hoş sohbet bir şekilde işlemlerimiz bitti. Şimdi sıra heyecanla gemiden içeri adımımızı atmaya kaldı.Kabul bölünün arkasına geçerek yürüyen bir merdivenle direkt geminin 5. katında ki Mağazalar ve publar ile çevrili Royal Promnade caddesi çıktık. Burada bizi gemi personeli kokteyllerle karşıladı. Resepsiyonun da bulunduğu bu alandan asansörler yardımıyla odalarımıza çıkabiliyoruz. Gemide her şey mükemmel derecede düzenli yapılıyordu. Tüm personel oldukça yardımsever bir şekilde bize yol gösterdi.

Ve nihayet geniş balkonlu odamıza yerleştik. Geminin 14. katının ön kısmında bulunan odamızda yeni bir tatile başlayacaktık. Odamız tıpkı geminin diğer bölümleri gibi oldukça konforluydu. 21 yıldır Turizmde çalışan bir yönetici olarak işim gereği her zaman çok iyi oteller görmüş olmam sebebiyle kolayca otel beğenmem. Ancak daha içine adım atar atmaz burasının çok iyi dizayn edilmiş ve su üstünde yüzen De Luxe beş yıldızlı bir otel konforunda olduğunu gördüm.Gemiye check-in esnasında istisnasız her yolcunun oda (kabin) anahtarları alınırken gemi resepsiyonuna kredi kartını ibraz etmesi veya nakit depozit yatırması gerektiği bize seyahati satın aldığımız firma yetkilisi tarafından söylenmişti. Ancak bizden herhangi bir depozito alınmadı. Sanırım bu uygulama gemiden gemiye fark ediyor.

Dünyanın En Büyük Yolcu Gemisi

Saat 17.00’de Dünya’nın en büyük gemisi olan Oasis of the Seas ile Miami- Fort Lauderdale’ye veda ederek Karayiplere doğru hareket ettik. Muhteşem bir kalkışta tüm geminin yolcuları güvertedeydi. Limandan çıkışında kıyılarda bulunan ünlülerinde oturduğu Villaların bahçelerinden, büyük Apartmanların balkonlarına kadar çıkmış insanlar bizleri el sallayarak uğurladı. El sallayanların hiçbir kıskançlık yaşamadan bizimle birlikte aynı heyecanı duymaları bizim içinde harika bir duyguydu. Bir süre güvertede bir şeyler içtikten sonra biraz dinlenmek için odalarımıza geçtik.Bir süre sonra İngilizce anonslar yapılmaya başlandı ve acil durum eğitimi için chek-in sırasında bize verilen numaralı toplantı salonlarına indik. Saat 17:45 gibi tüm gemi yolcuları görevlilerce 3.,4.ve 5. katlardaki büyük salonlara davet edilerek olası acil durumlar için neler yapılması gerektiği ile ilgili sözlü ve görüntülü 30 dakikalık bir eğitim verildi. Bu eğitim Almanca, İngilizce, Fransızca, İspanyolca ve Çince verildi.Gemi seyahati esnasında akşam yemek alacağımız restoran ve masalar daha önceden belirlenmiş ve isimlere göre numaralandırılmış olduğunu seyahate çıkmadan önce öğrenmiştik. Dolayısıyla gemide alınacak ilk öğün yemekten son öğün yemeğe kadar daha önceden belirlenen yerlerde oturacaktık. Eğer istersek ana restaurant yerine geminin başka restoranlarında da yemek alma hakkına sahip olduğumuzu biliyorduk. Bütün bunları bildiğimiz halde iki aile ayrı masalara düştüğümüzden aynı masada yeme isteğimizle ilgili sorunumuz vardı. Bu nedenle bizim grubun yemeği saat 20 de başlayacak olmasına rağmen biz önceden 5. kattaki Resepsiyona geçtik. Resepsiyondan aldığımız bilgiye göre bu iş için Restaurant işletme müdürü ile görüşmemiz gerekiyordu. Tam yemek salonuna doğru giderken ileriden tam bir Türk yürüyüşü ile dolaşan bir kişinin geldiğini gördük. Arkadaşlarıma bu ‘Türk’ dedim. Gelen kişi bizi İngilizce selamladı. Bende Türkçe cevap verdim. Bu gemide birkaç Türk’le karşılaşmanın birazcık şaşkınlığıyla birlikte bizimle kısa bir sohbet edip hatırımızı sordu. Kendine restaurant müdürünü aradığımızı ve oturacağımız masa ile ilgili sorunumuzu anlattık. Kendisi de halledeceğini söyledi ve bizi odamıza gönderdi. Yarım saat sonra beni odadan arayıp masa numaramızı söyledi ve ihtiyacımız halinde kendisine ulaşabileceğimiz numarayı bıraktı.İlk akşam yemeğimizi yemek üzere tam saat 20 de 4. kattaki bize ait ana restauranta girdik. Kapıdaki garsonlar bize numarasını söylediğimiz masaya kadar eşlik ettiler. Bizi masada Garsonumuz karşıladı ve kendini tanıttı. Şu anda adını hatırlayamayacağım Tayvanlı biriydi. Tüm gemi tatilimiz boyunca bu masada yiyeceğimiz yemekte bu kişi bize hizmet edecekti. Komimiz de gene Dominik Cumhuriyeti vatandaşı güler yüzlü esmer bir gençti. Saat 20 den itibaren 21’e kadar yemeğimizi yedik. Yemekler bizim damak tadımıza pekte hitap etmediği için grubumuzun bayanları genelde tanıdık yemekleri sipariş ettiler. Biz erkekler ise daha çok farklı yemekleri tatmayı tercih ettik. Bu salonda yemek yediğimiz sürece bu hep böyle devam etti.  Yemekler eğer değişik tatları tercih ediyorsanız iyi diyebilirim. Servis müthiş bir disiplin içinde ve hızlı yapılıyor. Sonradan öğrendiğimiz kadarıyla Dominikli baş aşçı ve değişik ülkelerden olan birçok yardımcı aşçı mutfakta müthiş bir hızla yemekleri yapıyordu.  Yemek sırasında Hintli restaurant şefi tek tek tüm masaları dolaşarak ve tabii bizim masaya da gelerek tüm müşterilerin hatırını ve bir ihtiyaç ya da şikâyet olup olmadığını sordu.Sonradan Türk garsonlardan öğrendiğim kadarıyla müşteri memnuniyetine çok önem verildiğini ve müşteri anketlerinde servisin şikayet alması durumunda firma yönetiminden çok baskılar yapıldığıydı. Sırf bu baskıya dayanamayıp ayrılan birçok Türk garsondan bahsetmişlerdi.Bu arada bunu da söylemeden geçemeyeceğim. Aslında biz Türkler çok evrensel bir milletiz. Yine bir sohbet sırasında bizim masaya bakan Tayvanlı garsonun kız kardeşinin bir Türk’le evli olduğunu ve Bursa da yaşadığını öğrendik.Gemide ki ilk akşam yemeğini aldıktan sonra valizlerin gelip gelmediğini kontrol etmek için odamıza geri döndük. Odaya geldiğimizde kapının önünde bize ait valizin sadece birisi vardı. Ayrıca kapıya da bir not asılmıştı. Bu notta 3. katta ki Gümrük kayıt odasına gitmem gerektiği yazıyordu. İstanbul’dan uçağa binerken yol arkadaşımız çiftin valizleri ağır gelince bir kısın eşyalarını hafif olan bizim valizlere yerleştirmiştik. Onların küçük seyahat ütüsü benim valizdeydi ve beni bu nedenle Gümrük bölümüne çağırmışlardı. Burada ütüye el koyduklarını söyleyip elime bir makbuz tutuşturdular ve valizi taşıması için bir görevliyle birlikte bana teslim ettiler. Burada ve her çıktığımız kara parçası dönüşünde öğrendik ki yanımızda getirdiğimiz çantalara veya valizlerimize içki, ütü, kesici alet v.s koymayacağız. Bunları gemiye sokmak kesinlikle yasak olduğundan gümrük yönetimi bunlara bir makbuz karşılığı el koyuyor ve gemi seyahati sonunda geri alıyorsunuz.Valizleri dolaplara yerleştirdikten sonra gemiyi keşfe çıkmaya karar verdik. Geç saatlere kadar her tarafı gezip öğrenmeye çalıştık. Bu arada keşif sırasında rastladığımız gemideki barlarda müzik dinledik. Sonraki akşamlar için dünyaca ünlü grupların şovlarını izleyebilmek için rezervasyonlar yaptırdık. Geç saatte kumarhaneye giderek oradaki havayı yoklamaya karar verdik. Bir süre gezindikten sonra burada kalıp şansımızı deneyebilirdik ancak öylesine yorgunduk ki ayakta duracak halimiz kalmamıştı. Ve yatma zamanının geldiğine karar verdik.İlk günün sonunda Oasis of the Seas gemisinin Casino haricinde hiç bir yerinde nakit para geçmediğini gördük. Bize verilen oda kartları hem odanın kapısını açmaya yarıyor ve aynı zamanda kredi kartı niteliği taşıyordu. Geminin içindeki her türlü mağaza ve restaurantlar dan yaptığımız her harcama için bu manyetik kartları kullandık. İşin güzel taraflarından biride gün içinde yaptığımız tüm harcamalarımızı odalarınızdaki televizyonlardan görebiliyorduk. Böylece extra harcamalarımızı kontrol altına alma fırsatımızda vardı. Gerçi extra yiyecek içecek fiyatları oldukça makul fiyatlardaydı. Tek pahalı olan şey ise biz Türklerin en çok kullandığı içecek olan suydu.  Zaten gemide bizden başka Türk yolcuda yoktu. Ağırlıkta Amerikalı,Kanadalı, İspanyolca konuşan ülke vatandaşları ve yaklaşık beş yüz kişi  civarında Çinli ailelerin bulunduğu gruplar vardı.Şunu özellikle vurgulamak gerekir ki Miami havalimanına indiğimiz andan itibaren Amerikalılardan sürekli yardım gördük. İlk defa Amerikaya seyahat edenler olarak düşündüğümüzün aksine bizim her sorumuza daha Pasaport memurlarından itibaren gerek taksilerde olsun, gerekse diğer aşamalar olan araç kiralama servisinden otel görevlilerine kadar herkes tarafından büyük bir yardım severlikle cevaplar verildi. Üstelik hiç birimizin İngilizcesi de öyle üst düzey olmamasına rağmen bizlere büyük bir sabırla yardım edildi. Sanırım Miami halkı yabancılara o kadar alışkın ki bütün bunların sebebi bundan olsa gerek dedik.

Batı Karayipler Gezisi

Batı Karayipler Turu – Gemide 2. Gün

02.Gün DENİZDE : 06 Şubat Sabahı kalkıp 16.katta ki restaurant’ta açık büfe kahvaltıya çıktık. Gemide bir çok yerde kahvaltı yapma olanağınız var. Tamamen tesadüf ederi bizi bir Türk garson karşıladı Bu gemide çalışan yaklaşık 20 kişinin Türk olduğundan bahsetti. Restauarant Müdürünün de Türk olduğunu söyledi. Yani akşam karşılaştığımız kişi geminin Kaptanıyla birlikte gemimin en üst yetkilisiymiş.Tüm gün boyunca gemi ile denizde yol alarak geçirdik. Bir süre havuzların bulunduğu teraslarda güneşlendik. Hem güneşlenip hemde gemiyi su üstünde yol alırken izlemek güzel bir keyifti. Bir ara geminin günlük spor programlarına katıldım. Havuz başındaki yolcuların katılımıyla oynana oyunları seyrettik. Sürekli seyir halinde olan bir gemide rüzgarında etkisiyle bronzlaşma sürecine giren vücudumuzda kızarıklıklar oluştu. Allahtan güneş kremlerimizi kullanmışız.Akşam üzeri geminin 16. katında bulunan ve gemiden deniz üzerine doğru uzatılarak yapılmış olan jakuziye girerek güneşin batışını seyrettik. Bu jakuzideyken kendinizi havada asılı bir havuzun içinde hissediyorsunuz. Kenarındaki camekandan denizi seyrederken bir taraftan da tazyikli suyla rahatlamaya çalışıyorsunuz. Tabii ki yükseklik korkunuz varsa burada olmayı kesinlikle istemezsiniz. Kısaca bu günün sonunda bolca aktivite ile hoşça vakit geçirdik.Akşam yemeğinden önce ben geminin 5. katında ki yürüyüş-koşu pistinde yaklaşık 45 dakikalık bir spor yaptım. Bu pist yaklaşık600 metrecivarında ve geminin etrafını dönerek yapılmış bir alan. Aynı zamanda da acil durumlarda kullanılacak olan büyük boy yolcu taşıma sandallarının bulunduğu bölgedir.Bu akşam canımız Pizza yemek istediğinden Royal Promnade caddesi deki İtalyan Pizzacısında yemeğimizi yedik. Sonra Boardwalk meydanındaki Atlı karıncaya bindik ve orada ki dükkanları gezdik. Boardwalk meydanının sonunda ve aynı zamanda geminin de en arkasında bulunan Aqua Tiyatro alanı bulunuyordu. Saat 21’e doğru gelirken biz birazdan başlayacak olan Aqua Tiyatrosuna gidip yerlerimize oturduk. Yaklaşık 1,5 saat süren muhteşem bir tiyatro gösterisi yapıldı. Eski Dünya ve Olimpiyat şampiyonlarının da bulunduğu yüzme ekibi bize danslarla süslü bir auqa show sundular. Aqua Tiyatro alanında bilgisayarın yönlendirmesi ile milimetrik hareketlerle açılınca havuza dönüşen kapanınca da tiyatro sahnesine dönüşen harika bir platform mevcuttu. Burada 20 kişinin üzerinde ki bir gösteri ekibi sahnede ki değişik dansların yanı sıra 4-5 katlı kulelerden havuzlara atlayıp havuz içinde ki gösterilere varıncaya kadar muhteşem bir gösteri sundular. Bir günün sonunda odalarımızın yolunu tutarken inanılmaz derecede güzel show’un hala etkisindeydik.Odaya geldiğimizde klasik analık içgüdüsüyle eşim çocukları özlediğini söyledi ve onlarında bizimle olması gerektiğinden bahsetti. Biz bu seyahate karar verdiğimizde bizi nelerin karşılayacağını bilmediğimizden çocukları Kaynanama bırakıp seyahate çıkmıştık. Bugün yaşadıklarımızdan sonra ve hatta bu gemiyi keşfettikten sonra oldukça hayıflandık. 11 yaşında ki kızımız Şira Derin ile 8 yaşındaki oğlumuz Efehan’da burada olmalıydı. Çünkü bu gemi yetişkinler için olduğu kadar çocuklara da hitap ediyordu. Bu seyahat aslında çocuklar içinde inanılmaz bir deneyim olacaktı. Ancak son pişmanlık fayda etmiyor.Seyahate çıkmadan önce gemi ile ilgili oldukça araştırmalar yapmıştım. Bugün hem eğlenme, hem güneşlenme ve hem de bu kocaman gemiyi keşfetme günüydü. Bu nedenle rahatça bütün bunları yapacak zamanımız vardı. İşte tam burada bugün yaptığım keşiflerle daha önce okuduklarımı birleştirerek size gemi ile ilgili biraz bilgiler vermek isterim.OASIS OF THE SEAS, dünyanın en büyük ve en çok yenilik içeren gemisi sıfatlarıyla 220.000 gross tonluk dev bir gemi olarak 2009 Kasım ayında suya indirilmiştir.5 Yıldız bir otelde bulunması gerekenlerden çok daha fazlası olan bu gemide, 18 Güvertede aktivite, çeşitli bar ve lounge’lar ile eğlence imkanı sunarken Tavandan tabana cam kaplı iki katlı suitlerden tutunda Deniz manzaralı, Central Park ve hatta Boardwalk meydanı gibi çeşitli manzaralı balkonlu kabinlere kadar farklı oda tipleriyle değişik konaklama seçenekleri mevcuttur.5.katta mağazalar ve publar ile çevrili Royal Promnade caddesi ve bu caddenin ortasında Rising Tide adlı bir de asansör Bar bulunmaktadır. Ayrıca Cafeler ve loungelar ile çevrili Central Park, Atlı karınca ve dükkanlar ile çevrili Boardwalk meydanları bulunmaktadır.Bazı geceler Auqa Theatre ile denizler üzerinde su şovlarını izlerken bazen de gemi içindeki buz pateni sahasında paten yapma keyfi yapabilirsiniz. Spa ve Fitness Merkezi, maceracılar için Kaya tırmanma duvarları var. Güneşlenme güvertesi ve üstü açılır tavanlı ve şelaleli Solaryum, iki adet büyük havuz, H2O Zone çocuk havuzu, Sörf yapma deneyimi yaşamak için özel bir havuzu ve ayrıca bir adet kapalı havuz sizin için bekliyor. Özel Alakart restoranlarında yemek yiyebilirsiniz. Zip Line deneyimi yaşayarak geminin Boardwalk caddesine kuş bakışı yapabilirsiniz. Ayrıca 18 delikli minyatür golf sahası,  İnternet cafe gibi birçok aktivite mevcuttur.OASIS OF THE SEAS gemisi Tiyatro’dan casino’ya kadar harika eğlence olanakları sunan bir yüzen kasaba görüntüsündedir. 5 bin 700 kişi yolcu kapasiteli bu gemi çalışanlarıyla beraber 7200 kişilik bir kasaba büyüklüğüne ulaşıyor. Geminin 16 katı, 2700 kabini vardır,329 metreboyundaki geminin, deniz yüzeyinden yüksekliği ise tam65 metreolup en alt kattan itibaren yaklaşık 20 katlı yüzen bir apartman görünümünde de diyebiliriz.Oasis of the Seas’de 7 gece – 8 gün tam pansiyon konaklama ve gemide düzenlenen animasyon ve aktiviteler fiyata dahil olup, Kişisel harcamalar (telefon, kuru temizleme v.s), gemi şirketinin veya rehberin düzenleyebileceği ekstra liman gezileri, Gemide alınacak alkollü ve alkolsüz içecekler, Havalimanı vergileri ve transferler extra ödemeye tabidir.

Batı Karayipler Cruise gemi

Oasis Of The Seas ile Haiti

03. Gün LABADEE (HAİTİ): 07 Şubat sabahı bir takım seslerle uyandık. Eşimle birlikte hemen balkona çıktık ve geminin limana yanaştığını gördük. Saat 07.00 olmuştu ve biz Labadee limanına varmıştık. Kahvaltımızı yaptıktan hemen sonra adayı keşfe çıkmaya karar verdik.Seyahat ettiğimiz geminin bağlı bulunduğu Royal Caribbean firması tarafından Haiti  devletinin bulunduğu adanın batı kıyısında bulunan bir bölge olan Labadee’ de sadece kendi misafirlerine özel eşsiz bir koy ve dünyanın en büyük gemisi olan OASIS OF THE SEAS yanaşabileceği bir liman inşa edilmiş. Biz bu koyda harika bir gün geçirdik. Berrak bir okyanusun Turkuaz rengi sularına girip serinlemenin keyfini yaşadık. Mükemmel diyebileceğim bakir kumların üzerinde güneşlendik.Öğle yemeği için iki alternatifimiz vardı. Ya adadaki barbekü partisine katılıp yemeği burada yiyecektik yada gemiye dönüp yemeği orada alacaktık. Biz gidiş-dönüş için zaman kaybetmemek ve bu adada daha fazla kalmak için barbekü partisine katılmayı tercih ettik. Ancak barbekü Müslümanlar için pek uygun değildi. Mönüde ağırlıkta oldukça yağlı domuz eti ve garip sosisler vardı. Bizde bol salata ve meyvelerle idare ederek geçiştirdik. Yemek esnasında yerlilerin yaptığı dans gösterisini izledik.Bazı yolcular şnorkel ile yüzmek gibi, yelkenle veya salla dolaşmak gibi veya plaj voleybolu oynamak gibi spor aktivitelerine katıldılar. Biz Şubat ayında kış yaşayan bir ülkeden gelen insanlar olarak  mükemmel bir güneşli günden faydalanmayı tercih ettik.Seyahate çıkmadan önce burası ile ilgili okuduğum bir yazıda, Kristof Colomb’un Amerikayı keşfi sırasında yapmış olduğu seyahatlerde dinlenmek için burayı seçtiğinden bahsediyordu. Gördükten sonra gerçekten kendisine hak verdim.Haiti’de savaş olduğu için Labadee nin etrafı güvenlik koridoruyla çevrilmiş. Bu açıdan ada içinde çok fazla uzaklaşmak mahsurlu bulunuyor. Ancak etrafta küçük antik kalıntılar görebilirsiniz. Ayrıca yerli halkın el emeği ile yaptığı eşyaları  küçücük tezgâhlarda satıyorlar. Çokça ahşap ve ağaç kabuklarından yapılmış el işleri sıkı pazarlık yaparak 10 Dolar istenen bir ürünü sadece 1 Dolara kadar indirebiliyorlar.Sabah kahvaltı sırasında yapılan anonslarda geminin akşam üstü saat 17.00’de limandan hareket edeceğini biliyorduk. Bu nedenle saat 16:30 da gemiye dönmeye karar verdik. Eşim ile birlikte odamızın balkonundan geminin koydan ayrılışını seyrederken çok hoş manzaralara tanık olup fotoğraflar çektik.Akşam yemeğini 4.kattaki ana restorandaki masamızda yedikten sonra 6. katta bulunan Cafeler ve loungelar’ın bulunduğu Central Park a gittik. Orada ki cafelerden birinde kahvelerimizi içtikten sonra 4. kata inerek daha önce rezervasyonunu yaptırdığımız buz pateni salonuna gittik. Burada buz patenli profesyonel oyunculardan kurulu bir ekibin yaklaşık 2 saat süren muhteşem müzikal show’unu izledik. Bir gemide böylesine güzel bir show izleyeceğimizi hiç düşünmemiştik.Show bittikten sonra hep beraber mağazalar ve publar’ın bulunduğu Royal Promnade caddesine giderek bir şeyler içip etrafı seyrettik. Daha sonra yine aynı cadde de bulunan Amerikan pub’da muhteşem bir performansla canlı country müzik yapan şarkıcının eşliğinde viskilerimizi yudumladık. Gece yarısına doğru kumarhaneye giderek makinelerde 1 dolarlık oyunlar oynayarak hem eğlendik hem de biraz şansımızı denedik. Ve yatma zamanı.Gemiye bindiğimizden bu yana cep telefonlarımız kapalıydı. Bugün Oğlum Efehan’ın doğum günüydü. Labadee-Haiti ye vardığımız da hemen cep telefonumu açtım ve Türkiye yi aradım. Zamanlama harikaydı. Haiti de gündüz 12 iken Türkiye de Akşam 19 civarıydı ve doğum günü pastası kesiliyordu. Efehan’ın doğum gününü kutlarken kızımız Şira ve Kayınvalidemle de konuşarak özlem giderdik.Bu gemide bir yolcu için en zor ve pahalı olan şey iletişimdir. Özellikle gemi seyahatiniz esnasında denizin ortasından sizlere başkalarının telefon ile ulaşması son derece zordur. Çünkü geminin uydu bağlantısı üzerinden olması nedeniyle çok kaliteli görüşme şansınız olmuyor.  Ayrıca uydu sistemi ile görüşme yapsanız (ki oldukça pahalıdır) dakikası yaklaşık 17 USD civarındadır. Bu nedenle biz karaya adım attığımız zamanlarda cep telefonlarımızı kullandık.

oasis of the seas karayipler

Oasis Of The Seas Cruise Turu Gemide 4.Gün

04.Gün DENİZDE : 08 Şubat Sabahı kalkıp 15.katta bulunan ve geminin en ön kısmındaki restaurant’ta açık büfe kahvaltıya başladık. Tüm gün gemide geçecek olması vesilesiyle rahat hareket ediyorduk. Artık gemiyi de detaylı olarak keşfetmiştik. Bugün gemimiz denizde seyrederken bizim için yapacak tek şey güvertede uygun bir yer bulup orada ki şezlonglara uzanmak gün boyu güneşlenip, kitap okumak, bolca bira içip tüm gün tatil keyfini çıkarmak gerekiyordu. Bizde iki çift olarak bunu yaptık.Akşam yemeğini 4.kattaki ana restorandaki masamızda yedikten sonra 6. katta bulunan Cafeler ve loungelar’ın bulunduğu Central Park a gittik. Artık her akşam yemeğinden sonra bunu yapmaya başladık. Burada kahvelerimizi içtikten sonra 5. kata inerek daha önce rezervasyonunu yaptırdığımız büyük gösteri salonuna geldik. Burada bu akşam Müzikal Kabare Show’u izledik. Tıpkı Aqua show ve buz patenli showda olduğu gibi burada da brodwayde sahneye çıkmış olan profesyonel oyuncuların sahneye koydukları showu izledik. Müthiş bir sahne ve kostümlerle harika bir gece yaşadık. Yılların Turizmcisi olarak Türkiye de ki De Lux 5 yıldızlı otellerde müşterileri basit, sıradan ve hatta bayağı animasyon eğlenceleri ile insanları eğlendirdiklerini düşündükçe bu showların değerini daha iyi anlıyor insan.Müzikal Kabare showdan sonra 4.katta bulunan Blue Bar’a gidip canlı müzik eşliğinde bir şeyler içerek zaman geçirdik. Gece kumarhanenin açılması ile kumarhaneye daldık. Her zamanki gibi küçük paralarla oynayarak eğlendik. Çok geç saatlere kalmadan odamıza yatmaya çıktık. Çünkü yarın Meksika’nın Costa Maya adasına karaya çıkacaktık.

Gemi ile Meksika

05. Gün COSTA MAYA (MEKSİKA): 09 Şubat günü saat 10-11 civarında Costa Maya limanına vardık.Costa Maya, Meksika nın güneyinde yer alan ve Belize sınırı olan küçük bir yerleşim bölgesidir. Xcalak ve Mahahual isimlerinde iki küçük yerleşim kasabasına sahiptir. Mahahual in sahilleri görülmeye değer ve gerçekten yumuşacık kum ve berrak sulara sahiptir. Costa Maya aynı zamanda Maya kalıntılarına en yakın liman bölgelerinden biridir.Sırt çantalarımızı aldık ve adanın gümrük bölgesine girdik. Burada bir çok hediyelik eşya satan dükkan hatta mağazalar vardı. Hediyelik eşyalar oldukça pahalıydı. 10 dolarlık malı pazarlıkla 2-3 dolara kadar düşürebiliyorduk. Kendi aramızda ne kadarda çok bizim Türkiye ye benzediğini konuştuk. Hava güzel değildi hatta oldukça kasvetliydi. Yağmur yağma eğilimi vardı.Biz bu küçük adayı biraz keşfe çıkmaya kara verdik. Limandan şehir merkezine dolmuş servisi veren duraktan bir araca binerek şehir merkezine doğru yol almaya başladık. Klasik Meksika filmlerindeki gibi çok eski ve çok kokan bir otobüs olması vesilesi ile herkesi güldüren bir seyahat oldu. Bu araç, bazen köylerin içlerinden dolaşarak bazen de Maya medeniyetinde kalan bir-iki harabenin olduğu yerden geçerek esas halkın alışveriş yaptığı yere geldik.Biraz çarşıyı dolaştıktan ve alış veriş yaptıktan sonra Turkuaz renkli denizi ve harika kumsalların yer aldığı sahilde ki barlardan birine girip Meksikalıların milli içkilerinden olan Mohito içmeye karar verdik. Burada her şey güzeldi ancak hesap geldiğinde hepimizin suratı ekşidi. Burada bara girip içkileri sipariş etmeden mutlaka fiyat konusunda mutabık kalmanız gerekiyor.  Tüm barların kapısında 4 Mohito 10 Dolar yazıyordu ama bizim içki içtiğimiz barın garsonu bizden 6 Mohito için 40 Dolar aldı. Sebebini sorduğumuzda da burada içki fiyatları farklı dedi. Yanı bara oturmadan pazarlık yapmadığımız ve fiyat sormadan sipariş verdiğimiz için kazıklandık. Bir kez daha anladık ki Turist kazıklama olayı sadece bizde değil Meksika dada oldukça revaçtaymış!:) Şiddetli yağmur yağmaya başladı ve biz gemiye dönmeye karar verdik. Bir taksi ile şehir merkezinden hediyelik eşya mağazalarının bulunduğu limana gelesiye kadar müthiş bir yağmur vardı. Limana geldiğimizde yağmur durdu ve biz hemn liman yakınlarında bulunan Meksikanın başka bir milli içkisi olan eski bir Tekila atelyesine girdik. Burada Tekilanın yapılışını simgeleyen eski makineler vardı ve hem de hediyelik olarak hazırlanmış ve oldukça ucuz Tekilalar mevcuttu. Daha sonra bir kısım insanın liman öteki tarafında bulunan ve harika bir kumsalı olan plajda denize girerken biz limanın hemen yanı başında bulunan ve denizin çevrilmesi ile oluşturulmuş havuzda Yunuslarla yapılan showu izledik.Havanında kasvetli oluşuyla oldukça yorulmuştuk. Bu nedenle saat 16 civarında gemiye dönmeye karar verdik. Odalarımız da duş aldıktan sonra eşim ile birlikte kabinimizin balkonuna çıkarak içkilerimizi yudumladık. Kabinimizin 14. katta olmasının da avantajını kullanarak Costa Maya limanını ve adanın diğer taraflarını gören manzaraları keyifle seyrettik. Bu arada şunu da belirtmeden geçemeyeceğim. Yolcu gemilerinin limanlara yaklaşmasında olduğu kadar limandan hareket etmesi de oldukça hoş ve enteresan görüntülere sahne oluyor. Bu nedenle akşamüstü saat 19.00’da gemimiz limandan hareket edeceği saate kadar balkonda zaman geçirdik. Daha sonra akşam yemeği için hazırlanarak aşağıya indik.Yemekten sora bir süre 5. ve 6. katlarda ki mekanlarda dolaşıp bir şeyler içtikten sonra 5. katta bulunan büyük salona giderek önceden rezervasyon yaptırdığımız Kabare Tolk show’u izlemeye gittik. Doğal olarak İngilizce yapılan bu tolk showda millet kahkahadan yerlerde sürünürken biz yapılan esprileri pek anlamıyorduk. Bu nedenle bizi açmayan bu showun tamamını izlemeden salondan ayrıldık.Bu gemide canınızın sıkılmasına izin verilmiyor. Yapacak mutlaka bir şeyler bulabiliyorsunuz. Ya bir barda canlı müzik dinliyorsunuz ya oyun salonlarına gidip oyunlar oynuyorsunuz. Kısaca aktivite alternatifleri bol ve her yaşa hitap edebiliyor. Bizde buz pateni salonuna giderek bir süre buz pateni yaptık ve keyifli vakitler geçirdik. Daha sonrada casinoya gittik ve geceyi orada noktaladık.

Meksika Limanlarını Gemi ile Geziyoruz

06. Gün COZUMEL (MEKSİKA): 10 Şubat günü sabah saat 08.00 civarında Cozumel limanına vardık.Buradaki liman oldukça kalabalık gözüküyor. Etrafta her zaman olduğu gibi hediyelik eşya ve kuyumcu dükkânları var. Girdiğimiz bir dükkânda Kuyum manalının büyük bir kısmını Türklerin işlettiği (lapis mağazası) mağazadan verildiğini öğrendik. Bu adaya haftada, ortalama 25 cruise gemisinin geldiğini öğreniyoruz. Ekonomisi tamamen turizme dayanıyor.Limandan bir minibüs taksi kiralayarak Cozumel Adası turuna çıkmaya karar verdik. Önce şehre indik Burada rehberliğimizi yapan şoför bizi büyük bir kuyum mağazasına sokarak alışveriş yapmamızı önerdi. Biz 20 yılı aşkın turizmcileri mağazaya sokup alış veriş yaptırmak ve buradan komisyon almak niyetindeydi. Bizler birazda gülerek mağazaya girdik. Biraz dinlenme biraz oyalanma birazda alışveriş yapıyormuş gibi yaparak bir süre geçirdikten donra tura devam etmeye karar verdik. Rehber şoför hem aracını sürüp hem de bize ada ile ilgili bilgiler veriyordu. Bu adanın büyüleyici güzellikteki mercan kayalıklarında, yüzlerce egzotik balık türünün yaşadığını öğrendik. Bu nedenler şnorkel dalışı ve tüplü dalış için mükemmel imkanlar vardı. Zaman darlığından iki seçeneğimiz vardı. Ya Xcaret Eko-Arkeloji Parkına giderek yeraltı nehrini görüp Maya müzesini ziyaret edecektik ya da adada bulunan ve Maya Medeniyetinden kalan San Gervasio’ya giderek buradaki yerleşim birimleri ve eski bir Maya şehri olan Tulum kalıntılarını gezecektik. Biz burada ki kalıntılarını ziyaret etmeye karar verdik.Tur esnasında rehberimizden öğrendiğimize göre Meksika’nın en büyük şehri olan Cozumel, Yucatan Yarımadasından sadece19 kmdoğuda güzel bir adadır. Topraklar oldukça verimli olmasına rağmen tarım yapılmıyormuş ve bu nedenle birçok ihtiyaç maddesi adaya ana karadan yani Yucatan’dan geliyor. Nüfus yarı Mayalı, yarı İspanyollardan oluşuyor. Bunlara “Mistisos” deniyor. Burada ki kalıntılar Maya Uygarlığı’ na ait önemli kalıntılarmış. San Gervasio, Mayaların önem verdiği dini bir merkez. 14- 16 yaşlarına gelmiş her kız ve erkek çocuğu bu merkezde 7 günlük evlilik öncesi eğitimi alırlarmış. Evlenecekleri kişiye rahipler karar verirlermiş. Evlendikten sonra ise teşekkür ve arınma için geri dönerlermiş. Bereket ve doğurganlık tanrısına erkek evlat sahibi olabilmek için yakarırlarmış. Erkek çocuğun soyu devam ettirecek olması Mayalılar için oldukça önemliymiş. Evlilik Mayalılar için kutsalmış ve tek eşli olarak yaşıyorlarmış.Mayalar, mimariyi, matematiği ve astroloji çok iyi biliyor ve kullanıyorlar. Ay takvimleri kullanmışlar ve ayın etkilerine inanmışlar. Bu etkilerin özellikle kadınların üzerinde daha yoğun bir etki bıraktığına inanılıyordu. Örneğin, dolunay sırasındaki bir ilişki sonucunda erkek çocuğun doğacağına inanıyorlarmış. Dünyanın aya olan mesafesini bildikleri söyleniyor. Ve çoğu olayı önceden bildikleri… Kendilerinin tanrıyla direkt konuşabilecek güce sahip olmadığını düşündükleri için putları, yarattıkları tanrıları ve rahipleri aracı koyuyorlarmış. İspanyollar 16. yy başlarında Mayalara ait yerleşim yerlerini yakıp yıkmışlar.Maya uygarlıklarını gezerken bol bol iguanalara rastladık. Ben bu iguanaların fotoğraflarını çekerken grubumuzun bayanları her iguana gördüğünde korku ve iğrenti çığlıklar atarak turu tamamladı. Daha sonra Nacho Cocom Plajın’da bulunan XX Lager&Spesial Bara gittik. Rehberimiz buradaki barın çok meşhur olduğundan bahsetti. Burada orijinal Meksika yemeklerini yedik. Harika renkli denizden ve altın sarısı kumsaldan faydalanmak isteyen insanları seyrederek ünlü Meksika kokteyllerini yudumladık.ardan ayrılıp ada da uzunca bir tur atıp tüm adayı tavaf ettikten sonra limana geri döndük. Limanda ki mağazalardan hediyelik eşyalarımız aldıktan sonra gemiye dönmeye karar verdik. Gemimiz akşam saat 19.00’da limandan hareket edecekti ve biz bu anı tıpkı Costa Maya da olduğu gibi kabinimizin balkonundan seyretmek istiyorduk. Odamıza gelip duş aldıktan sonra eşim ile birlikte kabinimizin balkonuna çıkarak içkilerimizi yudumlayarak bütün gün dolaştığımız Cozumel adasını kabinimizin balkonundan seyre daldık. Manzara görülmeye değerdi.

Cruise Gemisinde Gala Yemeği

Ve nihayet Gala Yemeği akşamı geldi. Gemi yolculuğu sırasındaki alacağınız akşam yemeklerinden en az biri resmi akşam yemeğidir ve burada yemek isteyen her erkek yolcu çok şık bir takım elbise bayanlar ise gece elbisesi giyerek katılırlar. Bizde gemi seyahati öncesi edindiğimiz bilgiler doğrultusunda yanımızda getirdiğim papyonuyla beraber siyah takım elbiseyi giyerek bu galaya katıldım. Eşimde çok şık bir gece elbisesi ile bana eşlik etti. Bu gece yemekler daha bir zengindi ve geç saate kadar dans gösterisi ve müzik eşliğinde devam etti. Daha sonra 5.katta ki  Royal Promnade caddesine gelerek moda show defilesini izledik. Defileden sonra kocaman caddede bizim halk pazarı diye tabir ettiğimiz Pazar kuruldu. Ayakkabısından, çantasına, saatinden mayosuna kadar birçok çeşit tekstil ve hediyelik eşya ürün burada % 50 indirimlerle satıldı.Geç saatlere kadar süren bu pazarda alışverişler yaptık. Bugün Cozumel yaptığımız gezi sonrasında gala gecesi ve alışveriş ile birlikte oldukça yorulmuştuk ve yatmaya karar verdik.

Denizde 7.Gün

07.Gün DENİZDE : 11 Şubat günü  gemideki son tatil günümüzdü. Gemi Miami- Fort Lauderdaleye doğru tam yol alırken gemide ki son anları değerlendirmek gerekiyordu. Tüm gün denizde geçeceğinden biz hiçte aceleci davranmadan sabah 9 gibi kalktık ve hazırlanıp kahvaltıya çıktık. Bugün bizim için her şey ağır çekim gibiydi. Bir taraftan tatilin bitecek olması, öbür taraftan ise yorucu ve bir o kadarda keyifli geçen bir tatil süresi içinde karmaşık duygularımız vardı.Sabah kahvaltıdan sonra spor merkezine giderek bir süre spor yaptım. Bu arada eşim ve arkadaşlarımız terasa çıkıp bir taraftan sigaralarıyla birlikte biralarını içip güneşleniyorlardı. Spor merkezinde ki çalışmam bittikten sonra bende onlara katıldım. Bir taraftan güneşlenip içkilerimizi yudumlarken diğer taraftan da bu seyahati konuştuk.  Hepimizdeki ortak düşünce ‘’iyi ki gel de gelmişiz’’ şeklindeydi. Doğrusunu söylemek gerekirse ta Türkiye’den kalkıp buralara kadar gelmek oldukça cesaret isteyen bir durumdu. Çünkü hepimiz ilk defa Amerika kıtasına gidiyorduk. Hatta ben ve eşim ilk defa gemi seyahatine çıkacaktık. Bu nedenle bu kendi içinde riskleri olan bir seyahatti. Ancak her şey yolunda gitti ve bizler şahane bir tatil geçirdik.Öğleden sonra saat 3 e doğru hava değişmeye başladı. Bulutlarla birlikte rüzgar tüm terası etkisi altına almaya başladı. Sanırım havada bizim gibi karmaşık bir duygular içindeydi. Herkes iç mekanlara doğru geçerek son günün her anını değerlendirmeye çalışıyorken biz sabah kahvaltıyı geç saatte yapmış olmanın avantajıyla odamıza giderek havuz ve terasta güneşlenme sefasını bitirdik. Hazırlıklarımızı yaptıktan sonra Royal Promnade caddesine giderek pizzacıda öğle yemeğimizi yedik. Bir süre buralardaki mekanlarda takıldıktan sonra Central Parka çıktık ve çay-kahvelerimizi içip pastalar yedik. Sonra geminin arka tarafında bulunan Atlı karınca ve dükkanlar ile çevrili Boardwalk meydanına indik. Bir süre buralarda gezindikten sonra arkadaşlarımızdan biri Zip Line deneyimini yaşamak isteğini yerine getirdi. Zip Line ile birlikte Boardwalk ve aqua parka kuş bakışı yapan bir görüntü vardı. Daha sonra aynı bölgenin en üst katına çıkarak sörf yapan çocukları izledik. Bir kısım insanlar burada ki golf sahasında golf oynuyordu. Karşı tarafta ise futbol-basketbol oynamak için halı saha büyüklüğünde bir oyun alanı vardı. Bir kısım insan bu yerin yarısında futbol oynarken diğer yarı alanında ise basketbol oynayan kişiler vardı. Anlayacağınız herkes kendi çapında gemide ki bu son günü değerlendiriyorlardı.  Bizlerde bu günde geminin her yerini son kez gezme fırsatını kullanırken bolca resimler çekip günü tamamladık.Akşam yemeğini 4.kattaki ana restorandaki masamızda yedikten sonra garsonlarımızla vedalaşıp bahşişlerimizi zarfların içinde kendilerine takdim ettik. Bu son akşamda 6 katta bulunan Blue barda 1960’ların müziği eşliğinde hoş vakitler geçirdik. Daha sonra 5.kata inerek buradaki kalabalığın içine daldık. Bu gece son geceydi ve o sırada görevi olmayan tüm gemi görevlilerinin de katıldığı KARNAVAL başlıyordu. Neredeyse tüm gemi yolcularının katılımıyla birlikte dans ve sürekli devam eden ışıklı müzikal showlarla geceye müthiş bir hava katmıştı. Gemi misafirlerince içilen içkiler ve yapılan danslar eşliğinde tam bir veda gecesini andıran büyük bir parti vardı. Tüm gemi seyahati boyunca 5. kattaki Royal Promnade caddesini hiç bu kadar dolu görmemiştik. Gece yarısına kadar süren partiden sonra Casinoya giderek son gece şansımızı deneyerek eğlenceyi tamamladık.Gece çok geç saatte odamıza çıkarak sabah ki ayrılık öncesi son hazırlığımızı yapmaya koyulduk. Artık son geceydi ve biz yatmadan önce bagajlarımızı hazırlayıp etiketlerini de yapıştırarak kabinimizin kapısının önüne bırakmamız gerekiyordu.  Her yolcunun gemiden ayrılacağı saat bellirlenmişti ve bu saate göre bagaj etiketleri mevcuttu. Gün içinde odamızı temizleyen Tayvanlı görevli gemiden ayrılış saatimize göre renkli bagaj etiketlerini odamıza bırakmıştı. Tıpkı gemiye bindiğimiz gün olduğu gibi sabahın etken saatinde belboylar bagajlarımızı gemiden limana indireceklerdi.Bugünde çok yorulmuştuk. Son gün giyeceklerimizi ve yanımıza alacağımız sırt çantalarımızı da hazırlayıp ve yatmaya karar verdik.

Oasis Of The Seas Batı Karayipler Turu ile Miami’ye Geri Dönüyoruz

8.Gün    FORT LAUDERDALE – MIAMI: Gece geç saatte yatmamıza rağmen 12 Şubat Sabahı erkenden uyandık.  Gemi saat 07.00’de Fort Laudardale limanına varmıştı. Biz kahvaltımızı yaptıktan sonra 5. kattaki resepsiyona inerek extralarımızı ödedik. Çok büyük bir gemi olması vesilesi ile geminin tahliyesi de önemliydi. Herhangi bir karmaşa oluşmaması için her yolcu belirli saat gruplarına ayrılmıştı. Bizim gemiyi yi terk etme satımız yaklaşmıştı. Çünkü biz saat 9:30 grubundaydık. Bu nedenle 4. kattaki toplantı salonuna giderek bizim çıkış saatimizin anonsunu beklemeye başladık.  Saat 9:45 de gemiyi terk ederek limanda ki gümrük bölümüne inip valislerimizi adık. Daha sonra pasaport işlemlerinden sonra dışarı çıkarak Hertz kiralama firmasının durağına gittik. Burada bir süre bekledikten sonra servis gelip bizi aldı ve Fort Lauderdale deki ofisine getirdi. Tıpkı Miami’ye geldiğimiz ilk günkü gibi gene buradan kiraladığımız bir araç ile Fort Lauderdale de dolaşıp alış veriş yapmak planımız vardı. Saat 11 olmuştu ve yeterince zamanımız vardı. Çünkü akşam uçağımız Miami havalimanından saat 18 de kalkacaktı.  Araç kiraladık ve gezi ve alış veriş için yola koyulduk. Bir sorunumuz vardı. Bu sefer firmanın elinde GPS olmadığından aracı Navigasyon olmadan kullanıyordum. Biraz gergin biraz tedirgin bir şekilde yolumuzu bulduk. Önce Fort Lauderdale de dolaşıp alış veriş yaptık ve öğle yemeğimizi geç saatte yiyip Miami’ye doğru yola çıkarak havalimanına geldik. Fort Lauderdale den Miamiye yaklaşık bir saat sürmesi gereken yolculuk bizim GPS olmadan araç kullanmamız vesilesi ile yaklaşık 2 saat sürdü. Havalimanının hemen yakınındaki Hertz ofisini bulup aracı teslim ettikten sonra bir servis ile havalimanı terminaline vardığımızda saat 17 olmuştu. Acele bir şekilde bilet işlemlerimizi yapıp pasaport kontrole gittik.

Artık MIAMI–PARİS-İSTANBUL-ANTALYA hattında Air France ile zor ve uzun bir yolculuk bizi bekliyordu. 12 şubat 2011 akşamı yerel saat 18:15 civarında AIR FRANCE 695 N uçağı ile Miami international havalimanından ( MIA) kalktığımızda Türkiye de gece yarısı olmuştu. Yaklaşık 8 saat süren bir uçuş ile 13 Şubat sabahı saat 08:30 de PARIS Charles De Gaulle ( CDG) havalimanına indik. Miami’ye gidişimizde Alitaliada yaşadığımız açlık deneyiminden sonra Fort Lauderdale deki bir marketten her ihtimale karşı yiyecek bir şeyler yanımıza almıştık. Ancak Aliatalia ile oldukça kötü bir servisle karşılaşmışken Air France ile tam tersi oldukça iyi bir servis aldık.  Bu nedenle yanımızda getirdiğimiz yiyeceklere ihtiyaç duymadan yani kısaca hiçbir şekilde aç kalmadan Paris’e indik. Paris havalimanında bir buçuk saatlik zamanımız vardı ve bir süre Duty free de dolaşıp son alış verişlerimizi yaptık. Son kahvelerimizi de içerek saat 10 gibi AIR FRANCE 1590 L sefer sayılı uçak ile İstanbula doğru yola koyulduk. Yaklaşık 14:30 gibi  İstanbul Atatürk havalimanına vardık. İstanbula geldiğimizde sanki eve gelmiş gibi hisse kapıldık. Nede olsa 10 günlük bir tatil süresinden sonra memleketi özlemiştik. Pasaport ve valiz işlemlerinden sonra iç hatlara geçerek Antalya yolculuğu öncesinde bilet ve valiz işlemleri için Onur Air standına geldik. İstanbul Atatürk havalimanından her zamanki gibi gecikmeli olarak saat 17:30 da kalkan uçağımız yaklaşık bir saat sonra Antalya ya ulaşmıştı. Akşam yemeği için bir restorana uğrayıp 10 günlük tatil boyunca en çok özlediğimiz şey olan Döner yiyip evimize gittik.

Yazı: Hamit KUK

Booking.com

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz