Üsküp gezisi notlarımı ve Üsküp-Ohrid otobüs yolculuğu izlenimlerimi daha önce yazmıştım. Bu defa da Üsküp’ten otobüs ile geldiğim Makedonya gezilerinin olmazsa olmazı Ohrid gezisi gerçekleştirmek isteyenler için Ohrid anıları yazısı tadında bir içerikle devam etmek istedim.
Dediğim gibi Ohrid’e otobüsle ulaştım. Hava mevsime göre oldukça serin olmasına rağmen, arada bir yüzünü göstermeye çalışan güneş Ohrid otobüs terminaline indiğimde oldukça keyif verdi. Ancak bu coğrafyada gezerken havaların sert sürprizler yapmasına alıştığımdan fazla da endişe taşımadan ilk önce otelime gitmeye karar verdim.
Otobüs terminalinde bir taksiye binip kalacağım Diplomat Hotel’e oldukça kısa bir süre içerisinde ve 70 dinar tutarındaki taksi ücretiyle geldim. (Taksici 100 dinar dese de 70 ödediğimi belirteyim.)
Ohrid’de Kalacak Yer Sorunu Yok
Ohrid gezisi sırasında görebileceğiniz gibi burası bir tatil merkezi ve bu nedenle her türde konaklama tesisi bulunuyor. Ohrid’de kalacak yer konusunda sorun yaşamıyorsunuz.
Ohrid gezisi için konaklamayı düşündüğüm ve booking.com üzerinden rezervasyon yaptırdığım Diplomat Hotel, her ne kadar yenilemeler yapılmış olsa da, ilk görüşte doğu bloku ülkelerine has iç dekorasyonuyla çok olumlu olmayan mesajlar verdi bana.
Odamı almak için dış kapının hemen bitişiğindeki alanda bulunan resepsiyon deskine yöneldim. Tüm iyi niyetiyle beni karşılayan görevli, internetten yaptığım rezervasyonu kontrol ettikten sonra hızlı bir işlemle anahtarımı verdi. Elimde kocaman (ama gerçekten fazla büyük) anahtarlığım ve ucunda anahtarı ile odamı görmek için pek de güven vermeyen sesler çıkaran bir asansöre yöneldim.
Kısa ama yine de asansör konusunda tatmin olmadığım bir yolculuktan(!) sonra üçüncü katta bulunan odama yerleştim. Oda bir an bana çok büyük geldi. Gerçekten de oldukça geniş ve ön tarafa bakan, hatta sezon tatil dönemi olsa tercih edilebilecek bir oda görüntüsünde olduğundan ” Hiç de fena değil” olarak içimden geçirdim.
Ohrid Gezisi
Ohrid gezisi gerçekten Makedonya turu yapmayı planlayanların Makedonya‘da gezilecek yerler listesine aldığı ilk duraklardan biri. Bunun anlaşılabilir nedenleri var tabii ki!
Ohrid çekici olduğu kadar büyüklüğü ve diğer özellikleri ile deniz havası veren gölü ve hikayeleri ile ilginç de bir yer.
Ohrid Gölü‘ne kıyısı olan üç şehirden ikisinin (Ohrid ve Struga) Makedonya, diğerinin ise (Pogradec) Arnavutluk sınırları içinde yer alması, 155 metreye varan derinliği, içinde ve çevresinde ikiyüzden fazla canlıya ev sahipliği yapması bu sevimli tatil merkezinin ilginç özellikleri arasında.
Ohrid Gölü ve Sert Ohrid Rüzgarı
Hemen hem bir şeyler atıştırmak hem de etrafta ne var ne yok araştırması yapabilmek için dışarı çıktım. Dışarıya adım atar atmaz ciddi anlamda sert bir rüzgar ve soğuk karşıladı beni. Yağmur da, dökülmek için bahaneler arıyor gibiydi.
Merkeze yaklaşık 1,5-2 kilometre uzaklıkta olduğumu ve gölün yani Ohrid Gölü’nün hemen bir alt sokakta olduğu bilgisini aldıktan sonra göl ile tanışmak üzere alt sokağa doğru daldım. Ama dalış o dalış! Alt sokağa geçerken, yolun bir boğaz gibi sokakları birleştirip göle çıkmasından ötürü, göl tarafından esen sert rüzgar gözümü korkutmadı değil! Yürümeye bile imkan vermeyen rüzgara gerçekten çok şaşırdım.
Yine de tüm azmimle sokaktan çıkıp göl kıyısına ulaştım. Havanın kapalı olması, aradan sızmaya çalışan güneşin renkleri ve coğrafyanın yapısıyla Ohrid Gölü gerçekten görkemli sayılabilecek bir karşılama yaptı bana.
Ohrid Yürüyerek Gezmek İçin İdeal
Hatta öyle ki; sanki açık bir denizmiş gibi ciddi anlamda kıyıyı döven dalgalarla oldukça ıslak bir karşılama oldu! Kaldırımları aşıp neredeyse yola kadar ulaşan göl suları, esen rüzgarla daha da ileriye gitmek istediğinden(!) kuru bir yürüyüş yapmak için temkinli adımları tercih ettim.
Anlatılandan daha kısa bir sürede Ohrid merkezine ulaştım. Zaten merkeze doğru iki paralel yol var. Biri göl kıyısından, diğeri ise hemen bir sokak ötesinden aynı yere ulaşıyor. Tabii ki göl kıyısındaki yürüyüş yolu, seyir terasları ve yol kenarındaki yerleşimlerle tercih edilebilecek ilk alternatif.
Havanın serin olmasına rağmen oldukça kalabalık diyebileceğim bir topluluğun Ohrid’e hareket getirdiğini gözlemledim. Hemen meydanda kurulu kafeler yağmura rağmen tamamen doluydu. Bir şeyler içmeden önce açlığımı gidermek üzere yöresel restoran diyemeyeceğim bir lokantaya oturdum.
Boyutları, renkleri ve kokusuyla çevrilen piliçler lezzetli bir görüntü verdiğinden önce her yerde olduğu gibi shopska salatası söyleyip ardından yarım bir piliç siparişi verdim. Shopska’yı artık neredeyse herkesin bilmesine ve aslında çok da basit bir salata olmasına rağmen sanırım üzerine rendelenmiş beyaz peyniri, domates, salatalık, soğan v.s lezzetinden (ve tabii ki yağının) olsa gerek olağanüstü başarılı bir lezzet olduğunu söylemeliyim. Makedonya’da et, tavuk ve süt ürünleri hala doğal yollarla üretimleri yapıldığından unuttuğumuz müthiş bir natürel lezzetleri fazlasıyla hissediyorsunuz.
Yemek faslından sonra gün içerisindeki az da olsa yorgunluk ve yediğim sert ve soğuk hava nedeniyle sıcak bir şeyler içmek için meydandaki kafelere doğru yürümeye başladım.
Çarşının düzenli yapısı, sağlı sollu dükkanlar tamamen turistik amaca yönelmiş bir yerleşim yeri görüntüsü oluştursa da, gelmiş olduğum tarih itibariyle yerel halkın daha fazla olduğu bir dönemde Ohrid’de bulunmak beni oldukça memnun etti.
Makedonya’nın Kahve Dükkanları
Makedonya’da -spesiyal kahve dükkanları dışında- Ohrid gibi yerlerde kahve siparişi vermek, “siparişinizin gelen ürünlerle çok eşleşmediğini gördüğünüz için” insanı oldukça şaşırtabiliyor.
Türk kahvesi, büyük fincanda duble olarak servis edilirken, eğer nescafe, latte veya americano gibi bir şeyler içmek isterseniz, cam bir su bardağında olduğundan renginden hoşlanmayacağınız “bir şey(!)” geliyor.
Filtre kahve en doğru sipariş gibi görünürken, eğer siparişinizi verirken “Americano” gibi bir şey söylerseniz, “o marka bizde yok gibi” cevaplar alıyorsunuz. Üsküp’de olduğu gibi Ohrid’de de herhangi bir kafede latte siparişi, sütün fincanın içine gözünüzün önünde eklendiği bir servis biçimine dönüşüyor.
Yani kısaca alışmak gerek. Ama şu an benim istediğim sadece sıcak bir içecek olduğundan dolayı çok kafayı takmadan durumu idare etmeye çalıştım. Ben kafede otururken tekrar başlayan yağmurda yürüyen Ohridlileri seyretmeye koyuldum.
Ohrid Gezisi: 365 Kiliselik Küçük Şehir!
Bu küçük şehri “Yılın her günü ziyaret edilebilecek farklı bir kilisesi olduğunu duyduğunuzda” hayalinizde oldukça büyütebilirsiniz. Ben saymadım ama Ohrid’de kullanılmayanlar, tarihi olanlar, harabe olanlar da dahil olmak üzere irili ufaklı 365 kilise bulunuyormuş.
Ben ilk olarak her yerde olduğu gibi tarihi taraftan başlayarak kalesine yöneldim. Ancak birden başlayan yağmur ve üzerimdeki kıyafetlerimin inceliği nedeniyle yürümekten vazgeçip taksiye atladım. Taksi ile Ohrid’de en uzun mesafe neredeyse 100 dinar. Merkez meydanda bir çok taksi hazır bulunuyor.
Taksilere doğru yürürken biraz daha yavaşlayan rüzgarla birlikte Ohrid Gölü’ne daha bir alıcı gözle bakma fırsatı yakaladım.
Ohrid Gezisi ve Ohrid Gölü
Ohrid Gölü Unesco koruma listesinde bulunan dünyanın en eski göllerinden biri olarak biliniyor. Diğerlerinin en önemlilerinin Baykal (Rusya) ve Titikaka (Peru) olduklarını belirteyim.
Slav dilinin, kiril alfabesinin doğduğu şehir olarak kabul edilen Ohrid hakkında anlatılacak çok şey var. Bu nedenle Ohrid gezisi yazısının dışında Ohrid Gezi Rehberi‘ni okumanızı öneririm.