Bulgaristan gezisi, eğer otobüsle balkan turu veya yine son dönemde gözde tur programları arasında yer alan otobüsle Romanya turu yapmıyorsanız pek de fazla seyahat planlarınız arasına alınacak bir alternatif olmuyor genelde. Bu nedenle Tırnova veya orijinali ile Veliko Tarnovo gezisi için fırsat kalmıyor.
Ama Tırnova veya Veliko Tarnovo‘nun güzelliği ve hikayeleri ile gezilip görülmeyi öyle çok hakediyor ki.
Veliko Tarnovo veya Tırnova
Veliko Tarnovo veya Tırnova, tarihi bir kent. Yantra ırmağının kenarında, Tsarevets, Trapesitza ve Sveta Gora isimli tepelerin üzerinde ve onların yarattığı coğrafyanın izin verdiği derin vadi ve yamaçlara kurulmuş. İşte bu coğrafi özelliği nedeni ile de tarihin uzun bir döneminde büyük önem taşımış.
Aynı zamanda tarihte kurulmuş olan ikinci Bulgar devleti ismiyle anılan devletin de kuruluş yeri ve başkenti olan Veliko Tarnovo, ta ki Osmanlıların Tırnova’yı ele geçirdikleri tarih olan 1396 yılına kadar önemini hiç kaybetmemiş.
Tırnova’nın Tarihi
Veliko Tarnovo’ya geldiğinizde, buranın tarihi önem taşımasını ve neden insanların buraya yerleşip kurdukları devletin başkenti yaptıklarını üç aşağı beş yukarı anlıyorsunuz.
Çünkü o zamanın şartları düşünüldüğünde, kentin coğrafi yapısının “dönemin” yerleşime elverişli konumu öylesine göze çarpıyor ki, savunmak ve korunmak ana amaçları olan dönem topluluklarının ne kadar doğru bir seçim yaptıkları hemen göze çarpıyor.
Veliko Tarnovo’da ilk yerleşim 7 bin yıl öncesine kadar gidiyor. Bölgede ilk olarak Trak kavimlerinin yerleştiği bilgisi var.
Daha sonra Romalılar oldukça kalabalık bir şehir kuruyorlar burada. Sonrasında ise sebebi “henüz” bilinmeyen bir sebeple 950’li yıllara kadar yaklaşık olarak üçyüz sene boyunca Veliko Tarnovo’da yerleşim sona eriyor ve deyim yerindeyse “in cin top oynuyor” bu topraklarda.
Bizans kaynaklarında Veliko Tarnovo’nun, bu yıllardan sonra yeniden bir yerleşim yeri haline geldiği ve küçük bir köy olduğu belirtiliyor.
Veliko Tarnovo’nın kaderi ise bundan sonra değişmeye başlıyor. Yaklaşık 169 yıl boyunca Bizans egemenliğinde yer alan Veliko Tarnovo’da, özellikle Bulgar yörelerinde yaşayan toplulukların da Bizans vergi sistemine dahil edilmesiyle, asil bir Kuman-Bulgar aileden geldikleri söylenen Asen ve Petro kardeşlerin isyanı sonucunda bölge farklı bir döneme adım atmış.
İki yıl süren savaşlar sonunda 1187 yılında bölgede İkinci Bulgar Devleti (İmparatorluğu, krallığı da diyebilirsiniz) kurulmuş ve Veliko Tarnovo, “Tırnovgrad” ismiyle bu devletin başkenti olmuş.
Sonrası ise yukarıda da belirttiğimiz gibi kentin kaderi Osmanlılarla kesişiyor. Bu öyle bir kesişme ki tam 485 yıl devam ediyor.
Veliko Tarnovo hakkında tarihi bilgiler çok daha derin ve ilgi çekici hikayelerle dolu.
Veliko Tarnovo Gezilecek Yerler
Tarihi çok eskilere dayanan ve yerleşimin hala devam ettiği birçok şehir gibi Veliko Tarnovo da, günümüzde eski ve yeniyi bir arada barındırıyor.
Veliko Tarnovo’nun, Veliko Tarnovo olmadan önceki halini hayal etmeniz için duran pek çok şey var. Ancak Osmanlılar zamanından kalan birçok şeyin Balkanların birçok yerinde olduğu gibi yok edilmesine çok da engel olunamamış.
Veliko Tarnovo bugün modern yüzünü de kurmuş ama eskiyi de iyi şekilde barındıran yerlerden biri. Bulgaristan’ın artık başkenti değil. Hatta büyük şehirlerinden biri bile sayılmaz.
Nüfusu 100 bin bile olmayan Veliko Tarnovo, özellikle ortaçağdan beri korunmuş kalesinin süslediği alabildiğine uzanan yemyeşil coğrafyasında güzelliğini sergiliyor.
Her mevsimin doğaya verdiği müthiş bir güzelliğe sahip olan şehir ve çevresinde kış aylarında beyazlara bürünen doğa oldukça sert koşullara sahip hale geliyor. Baharda da hava birden soğuyabiliyor, bulutlar gökyüzüne doluşup birden yağmur yağabiliyor ve gündüz ile gece arasında sıcaklık farklı olabiliyor. Ama buna rağmen güzel fotoğraf veren nefis bir coğrafyada yer alıyor.
Bunca tarihin olduğu bir yerde elbette gezilecek yerler bulunuyor. Ama şehrin gözden düşmesi birçok şeyin de kaybolmasına yol açmış. Ancak bunun yanında, Osmanlı’nın fethettiği tarihlere kadar göz önünde yer almayan bir Bizans kenti olan bir yerde, ulaşabileceğiniz kuytu gibi, avlu gibi ya da mahzen gibi noktalarla kilise ve yapılarda tevrat ve incil’den bazı sahnelerin aktarıldığı çok iyi korunmuş olan freskleri izlemek örneğin çok iyi bir deneyim.
Bir dönem Doğu Hristiyan Kilisesi’ne bağlı Slavların ruhani çekim merkezi haline dönüşen Veliko Tarnovo’da keşişlerin çoğaltıp süslediği elyazmaları buralarda saklanmış ve manastırlara aktarılmış.
Veliko Tarnovo, az önce de belirttiğimiz gibi üç tepe ve derin ovaları ve yamaçlarına kurulu bir şehir olduğundan aslında yürüyerek gezmesi zor olan bir şehir.
Tsarevets Kalesi
Veliko Tarnovo’nun bir sembolü varsa o da Tsarevets Kalesi‘dir!
Tsarevets Kalesi, günümüze kadar ulaşmış olan surları ve bulunduğu stratejik noktaya hakimiyeti ile kapıları ve ayakta kalan veya sonradan ayağa kaldırılmış olan birkaç yapısıyla gerçekten size zamanda bir yolculuk yaptırıyor.
Veliko Tarnovo’nın bugün bu kadar fazla ziyaretçi alan bir yer olmasında en büyük pay Tsarevets Kalesi’nin.
Kale en görkemli dönemlerini İkinci Bulgar Devleti’nin başkenti olduğu zamanda yaşamış. Kaleyi çeviren surların içerisinde yüzlerce ev, 20’ye yakın kilise ve Kraliyet Sarayı ile çeşitli yönetim binaları varmış.
Kalenin surlarının zaten yüksek bir tepede yer alan kalenin savunmasını nasıl güçlü bir hale getirdiğini ve o dönemin imkanları ile neredeyse bir saldırının imkansız olduğunu çok iyi görebiliyorsunuz.
Tabii ki şu anda bulunan surların bir bölümü ve kale yapıları aslına uygun şekilde yeniden yapılan eserler. Üç kapısı bulunan kaleyi gezerken Baldwin Kulesi, idam taşı, katedral ve kral sarayına ait kalıntılar görülecek yapılar arasında.
Tabii her şeyden daha önemlisi bu kalıntıları seyrederken hikayelerini bilmek veya bilen birinden dinlemek gerekiyor.
Samovodska Çarşısı – Arasta – Samovodska Charshia
İsminden de anlaşılacağı gibi burası 19.yüzyıl başlarında çevre köylerden gelenlerin ürünlerini ve zanaatlarını sergileyip sattıkları bir pazar yeriymiş. Sonradan dükkanlara da yayılan çarşı Veliko Tarnovo’nun en karakteristik özelliklerini taşıyan yerler arasında bulunuyor.
Çarşının zamanla büyümesi ile zengin tüccarlar ortaya çıkmış ve yemek, konaklama için de kervansaray ve hanlar yapılmış.
Günümüzde daha çok hediyelik eşya ve geleneksel zanaatların sergilendiği imal edildiği baba mesleği ile geçinen esnaflar bulunuyor. Ayrıca yine kafe ve restoranlar da çarşı içinde yer alıyor.
Çarşı şehir gibi çok küçük ve eski bir mahalleden oluşuyor. Evlerin mimarisi ile Osmanlı etkisinin hissedildiği semtlerden biri.
Trapezitsa Kalesi
Burası da bir başka tepe olan Trapezitsa üzerinde bulunan İkinci Bulgar devletinin ilk kalesi olma özelliğini taşıyan yapı.
Devlet büyüyüp gelişince daha stratejik bir yer olan Tsarevets üzerine taşınılmış. Daha çok din adamları manastırlar bu bölgede faaliyet göstermişler. Veliko Tarnovo’da her dönemde müslümandan fazla olan ortodoks hristiyan nüfusu en çok etkileyen yerlerden olmuş.
Günümüzde kazı ve restorasyon çalışmaları devam ediyor olsa da, Tsarevets Kalesi kadar iyi durumda değil ve ulaşımı daha zor.
Bölgede çok sayıda manastır ve tarihi hikayelerle dolu ve birçoğu da iyi korunmuş kilise yer alıyor. Veliko Tarnovo merkezinden köylerine doğru uzaklaşmak isterseniz çok daha fazla yer keşfetmeniz mümkün. Özellikle bazı köylerde bulunan manastır ve kiliseler bölgenin tarihi açısından çok önemli yer tutuyor.
Tırnova Olayı ya da Tırnova Cadısı
Osmanlı resmi kayıtlarına o dönemde o kentin dönemki ismiyle Tırnova Kadısı olarak görev yapan Ahmet Şükrü Efendi’nin yazdığı bir mektupla girip Takvim-i Vakayi gazetesinde yayınlamasıyla ortalığı dehşete düşüren “Tırnova Olayı” da işte bu şehirde geçen efsanevi ama aslında politik sonuçlar doğuracak bir cadı hikayesidir.