İspanya’nın 17 özerk bölgesinden biri olan Endülüs, sahip olduğu güzellikler yanında, tarih dolu geçmişi ve masal kıvamındaki şehirleriyle her dönem ilgi çekici yerlerin başında geliyor. Endülüs Festivalleri de bu ilginin adeta zirve yaptığı yer. O zaman Endülüs Zamanı hangi tarihte? İspanya’ya ve Endülüs’ ne zaman gidilir sorularına keyif, neşe, dans ve müzik bırakalım.
Endülüs Zamanı İspanya Festivalleri
Endülüs şehirlerinin modern zamanlarında yaşayan şimdiki sakinleri, günlük yaşamlarını yüzlerce yıl öncesine göre değiştirmiş olsalar da, rengarenk simgelerle dolu gelenek ve göreneklerinden asla vazgeçmiyorlar.
Endülüs Festivalleri ile Her Yer Dans Her Yer Müzik
Endülüs’ün tüm şehirlerini gezmek için yılın en uygun dönemleri olarak gösterilen nisan ve mayıs aylarında, bölgenin kendine özgü olan renkleri, kültürü ve hayat tarzı, sokaklara taşan festivalleriyle onbinlerce ziyaretçi çekiyor. Endülüs zamanı da işte tam bu tarihlerde oluşuyor.
İspanya’ya Ne Zaman Gitmeli? Endülüs Zamanı
İşte bu festivallerin en renkli ve eğlenceli olanlarından ikisi, Endülüs kentlerinden Granada ve Sevilla’da düzenleniyor.
Endülüs Festivalleri’nin Zirvesi Sevilla’da Nisan Fuarı
Endülüs bölgesinin başkenti olan Sevilla kentinde bu yıl 26 Nisan – 02 Mayıs 2020 tarihlerinde düzenlenecek olan ve “La Feria de Abril” veya “La Feria de Sevilla” olarak isimlendirilen festival ülkenin en önemli etkinliklerinden biri olarak kabul ediliyor.
Sevilla’nın enfes atmosferinde sanki bir film platosunun ortasında zaman yolculuğuna çıkacağınız La Feria de Abril, ilk olarak 1847 yılında Jose Maria de Ribarra ve Narcisso Bonaplata isminde iki iş insanının girişimiyle gerçekleşmiş.
Sevillalıların sığır ve sürülerini başka şehirlere götürmektense, bir fuar gerçekleştirerek ticari bir alan yaratmak isteyen Ribarra ve Bonaplata bugünkü Feria de Abril’in temelini atmışlar.
Fuarın zamanla ticari amacından ayrılıp bir eğlence aktivitesine dönüşmesiyle, bu olağandışı renkli günler başlamış.
La Feria de Abril, Sevilla’nın Los Remedios semtinde bulunan gerçekten büyük, hatta deyim yerindeyse dev bir alanda gerçekleşiyor.
Sayıları bine yaklaşan “casetas” isimli baraka kabinler ve aralarında kalan yollar ile bildiğiniz bir kasaba kuruluyor.
İşte galiba işin büyüsü de burada başlıyor.
Çünkü bütün bu organizasyon kent konseyinin kararlaştırdığı şekilde olağanüstü kültürel objelerle süsleniyor.
Kabinleri ve sokakları süsleyen rengarenk fenerler ile olağanüstü bir bütünlük yaratıyorlar. Bu çadır kabinlerin neredeyse tamamı kurumlar, şirketler, organizasyonlar ve özel kişiler ile şehrin büyük, zengin veya soylu aileleri tarafından kiralanıyor.
Yani anlayacağınız her biri özel bir parti / davet evine dönüşüyor. Kendi çalışanlarını, iş ortaklarını, üyelerini ve misafirlerini ağırlıyorlar.
Ama merak etmeyin! Halka açık olan onlarca çadır da, fuarın diğer misafirlerini konuk etmek için bu alanda bulunuyor.
İspanyol Festivalinde Kadınlar ve Erkekler
Sevilla Belediyesi ile organizasyondan da sorumlu olan kent konseyi bütün bunları yapıyor tamam da, ama işin en önemli kısmı yine bu festivale sahip çıkan Sevillalılara kalıyor.
“La Feria de Abril” öyle bir festival ki, tüm şehir işini gücünü bırakıp, kılık kıyafetlerini hatta ulaşım araçlarını da değiştirip soluğu burada alıyor.
Festivale katılan neredeyse herkesin giydiği geleneksel kıyafetler olağanüstü görüntüler sergiliyor.
Kadınların üzerinde canlı renklerle dolu olan puantiyelerle süslü Flamenko kıyafetleri, her birinin kıyafetleriyle uyumlu renklerde saçlarına taktıkları çiçekleri, olmazsa olmaz şalları ve aksesuar olduğu kadar festival alanında gerçek amacında kullanmak için birçok sebep içeren o güzel yelpazeleri ile onları seyretmek enfes bir duygu.
“Trajes de Gitana” olarak anılan bu elbiselerin içinde sanki herbiri bir kıyafet yarışmasında yarışıyor gibiler! Aslına bakarsanız yarışıyorlar da!
Anlayacağınız tek kelimeyle muazzam!
Peki ya festivalin erkekleri? İşte kadınların yarattığı bu rengarenk tablo festivalin erkekleri ile tamamlanıyor.
“Traje Corto” ismi verilen pastel tonlardaki dar kesimli kısa ceketleri, pantolon veya caprileri ve dairesel tasarlanmış şapkaları ile at arabalarında veya kendi sürdükleri atlarda ortama anlam katıyorlar.
Atların çektiği arabalarda dede, çocuk, torun sıralamasında neredeyse tüm kuşaklardan aile fertlerini taşıyan ve Sevilla çevresindeki yerleşim birimlerinden gelen katılımcılar da, yine bu organizasyon için oluşturulan bu alana büyük bir hareket katıyor.
Bütün çadırlarda yiyecek ve içecek tüketimi öylesine yoğun ve öylesine iştah açıcı ki, her çadırın önünden geçerken bir tapas ikram eden veya bardak uzatıp almanızı isteyen İspanyolları geri çeviremiyorsunuz.
Zaten oldukça rahat karakterleri olan ve gerçek anlamda eğlendiklerinde hiçbir şeyi umursamayan bu Akdenizliler, festival sırasında çadırlar her ne kadar özel bir mülk gibi sayılsa da, birkaç küçük gülümseme ve sohbet sonrasında sizi kendi eğlencelerine ortak ediyorlar.
Sevilla’nın bu en özel haftası “La portada” ismi verilen ve üzerinde onbinlerce lamba bulunan büyük kapının ışıklarının belediye başkanı tarafından yakılmasıyla başlıyor.
O Muhteşem Sevillanas!
“La Feria de Abril” festivali boyunca her yerden yükselen melodiler, geleneksel kıyafetleriyle ortalıkta dolanan insanları neredeyse aynı kareografide birleştiriyor.
Bu bir dans şekli. Flamenkonun bir formu olarak kabul edilse de, bunun bir flamenko olmadığında herkes hemfikir. Dansa Sevillanas adı veriliyor.
İsminden dolayı Sevilla şehrini hatırlatan Sevillanas, aslında eski bir Castilla dansı.
Genellikle dört bölümden oluşan Sevillanas’ın bölümleri; karşılaşma, tanışma, tartışma (kavga) ve birliktelik (evlilik) olarak tanımlanıyor.
Hareketler her ne kadar kolay gibi gözükse de, uyum sağlayarak yapılması hiç de kolay olmayan bir dans. Ayakların, ellerin ve vücudun melodilerle birlikte gerçekleşen hareketlerine anlam katıp uygulamak gerçekten oldukça zor.
Bu coşkulu dansı seyretmek ve çalan şarkıları dinlemek, insanlara sadece mutluluğu anlatıyor.
Granada’da Festival Mayıs’ta
Geleneksel kıyafetlerle dolaşan halkın coşku ile Sevillanas yaptığı bir diğer yer de Granada kenti. Üstelik bu defa festival belirlenmiş bir alanda değil, sokaklarda ve meydanlarda düzenleniyor. Dans ve müzik Granada’yı öyle güzel bir hale getiriyor ki!
“Dia de la Cruz” yani “haç günü” olarak isimlendirilen bu dini kökenli festival 3 Mayıs’ta gerçekleştiriliyor.
Birçok ülkede Mayıs günü olarak kutlanan festivalin en ünlülerinden biri olan Granada’daki kutlamalar, aynı zamanda İspanya’nın ve Endülüs bölgesinin de en önemli kültürel aktivitelerinden biri sayılıyor.
Dia de la Cruz ile Granada Rengarenk Oluyor
Granada’da festival gününde meydanlar ve sokaklar kırmızı çiçeklerden yapılmış haçlarla süsleniyor ve en iyi süslenen yerler bir jüri tarafından değerlendirilip ödüllendiriliyor.
Şehrin bir çok yerinde dans gösterileri, flamenko sanatçılarının dinletileri ve ünlü Granada Katedrali önünde de halka açık büyük bir klasik müzik konseri gerçekleştiriliyor.
Haç Günü boyunca Granada’da “Bib Rambla” ve “Isabel la Catolica” meydanları başta olmak üzere neredeyse her boş alanda, Sevillanas melodileri ve danslarının yapıldığına rastlayabiliyorsunuz.
Granada’daki dans dolu sokaklarda, küçük çocukların ve flamenko başta olmak üzere dans okullarının yaptığı gösteriler de festivale ayrı bir özellik ve renk katıyor.
Kış aylarının sona ermesiyle baharı müjdeleyen Endülüs bölgesinin festivalleri, enfes melodileri coşkulu dansları ve rengarenk dünyasıyla olağanüstü zamanlar vaadediyor.
Gidesim geldi, çok güzel fotoğraflar ve yazı.
Çok teşekkür ederim Güneş! En kısa zamanda kaç 🙂