Trenler, çevrede görüntüler akarken düşünmek için sizi yalnız bırakan yegane ulaşım aracıdır. Dikkatinizi dağıtabilir, geçtiğiniz yerlerdeki hayatları seyredebilir ve bir şeyler yazabilirsiniz. Aynı, Tren ile Endülüs topraklarına doğru giderken şu anda benim yaptığım gibi.
Küçük yaşlardan beri tren yolculuklarını etkileyici bulurum. Yalnız başına seyahat edilecek en iyi ulaşım araçlarından biridir tren yolculuğu. Bazen trenin gittiğini anlamaz, camdan akıp geçen manzaraları bir filme bakar gibi izlerim.
Tren ile Endülüs: Madrid’den Cordoba’ya Trendeyim
Bu defa bir hızlı tren seyahatinde Madrid’den Cordoba’ya doğru camın önünde oturmuş bu satırları yazıyorum.
Gerçek anlamda dünyayı keşfetmek için yola çıkanların coğrafyasında “Keşfet“ isminin bir gezi blogu‘nda kullanılmasının büyük kaşiflerden çok uzak olduğunun bilincinde olarak!
Bu topraklardan yola çıkanların, denizlere açılanların, okyanusları fethedenlerin yanında bizim seyahatlerimiz için, “belirlenmiş rotalara yapılan keyif yolculuklarından başka bir anlam içeremez” diye düşünenler çoğunluktadır.
Özellikle bu seyahatimde zaman zaman bende bunu düşünsem de, insanın içinde bir yerlerde saklı olan keşfetmek dürtüsü yine de zaman zaman bunu çürütüyor.
Madrid için artık daha fazla bir şey söylemeye gerek yok. Avrupa’dan farklı olan yönleriyle, Akdeniz’in birbirine karışmış ve keyif aldığım hayat tarzı ve lezzetleriyle kimseye farklı olduğunu hissettirmeden ancak “çok farklı” yaşayan keyifli insanların şehri diye tanımlayabilirim.
Bir çok detayını gezi rehberi sayfalarında paylaşıyorum. İspanya’nın gerçek anlamda bir anlatımı için Madrid’i görmenin ya da belki de Madrid’den başlamanın şart olduğunu düşünüyorum.
Endülüs’e Yolculuk
Tren olanca hızıyla Endülüs topraklarına doğru yol alıyor. Madrid’den ayrılmamızdan beri yaklaşık yarım saate yakın bir zaman geçti.
Artık dümdüz ovalarda ilerliyoruz. İki gündür yüzünü göstermek için çekinceler gösteren güneş bu kez cömert ve sıcak. Yanımdaki koltuğun boş olması, yemek sehpasını açıp üzerine bilgisayarımı yerleştirip, yan koltuğu da dağınıklığım ile doldurmak için iyi bir avantaj oldu.
Sağımda oturan ve Cordoba’ya doğru sırtı dönük duran yaşlı bir adam bir kendi penceresinden bir de benim bulunduğum taraftan yolu izlemeye çalışıyor. Biraz da yazdıklarımı okuyup hangi dilde olduğunu anlamaya çalışır bir hali de var. Belli ki bu topraklardaki birçok dönemi yaşamış olduğu yaşında taşıdığı yıllarıyla pencereden akıp giden resme bakıp bir düşünce denizinde kürek çekiyor.
Hemen arkasında tipik bir İspanyol kadın bize çok tanıdık gelecek bir şekilde trenin hızıyla yarışırcasına çekirdek “çıt”lıyor.
Ön çaprazımda ismini annesinin seslenmesinden dolayı duyduğum Isabel isimli dünyalar güzeli 2-3 yaşlarında bir kız çocuğu konuşmaya çalışıyor. Annesi de camdan dışarıyı gösterip onu oyalacak bir şeyler işaret ediyor. Yan sıradaki yaşlı adamla sevimli Isabel’in yani aralarında yaklaşık 70-80 yıl fark bulunan iki İspanyol’un baktıkları yerlerin aynı olduğunu düşünüyorum.. Ben de baktıkları aynı yöne göz gezdirerek.
Bize çok benzediğini düşündüğüm bu halkın, bize hiç benzemeyen yönlerinin sayıca çok olması onlara duyduğum sempatiyi yok etmiyor.
Gözlemlediğim kadarıyla Madrid’in kozmopolit yapısından bile ölçülebilir sonuçlar çıkartabilirsiniz kendinize. Bir çok kent ile birbirine benzer özellikleri bulunan Madrid’den sonra daha güneyde çok daha fazla yerel bir kaç şehiri gezerken ilk durağım Cordoba olacak.
Tarihiyle, hikayeleriyle büyüdüğüm Endülüs’ün gözbebeklerinden Cordoba’ya doğru az bir zaman kala..
Tren ile Endülüs yolu devam ediyor..
Üniversite yıllarında hayalim olan tren yolculuğunu anlatma şekline bayıldım.
Hikaye tadında ve orda gibi hissettiriyor.
Birgün gercek olur unuttuklarım
Yeniden hayal kurmak güzel dedirtiyor.
İçe döndürüyor
Eline sağlık
Hayal kurmanın amacı gerçekleştirmek olduğuna göre o “bir gün” çok yaklaşmış demektir! Gerçekleştirdiğinde sen de notlar alır ve istersen onu da burada yayınlarız. Pek de iyi olur 😉 Teşekkür ederim bu içtenlikle dolu keyifli yoruma.
Sevgiler..
Çok isterim
Sevgiler…
Erkut bey, yine harika bir yazı ve yorum ile sizin tarzınız. Kaşiflerin izinde bahsettiklerinize katılıyorum. Mütevaziliğinizi de alkışlıyorum.
Çok teşekkürler Umut. Mütevazı olma ki gerçek sanmasınlar derler. Unuttuğumuz ana değerlerden birine birde atasözü yakıştırmışız. Egolardan kurtulmanın aşamaları zor olsa da peşinden gidilesi durumlar. Çok teşekkür ederim yorumuna..