- Aya İrini ve Hikayesi
- Aya İrini’nin En Önemli Özellikleri
- Aya İrini Neden İnşa Edildi ve İsmi Nereden Geliyor?
- Penelope İstanbul’da
- Sultanahmet Meydanı’nda Geçen Hikaye
- Kutsal Barış Kilisesi Aya İrini
- Aya İrini Kilisesi’nin Yeniden İnşaası
- İstanbul’un Fethi’nden Sonra Aya İrini
- Aya İrini Kilisesi’nin Mimari Detayları ve Özellikleri
- Aya İrini Ziyaret Saatleri ve Giriş Ücreti
Aya İrini ismi pek çoğumuza bir konser salonu ismi gibi geliyor. Aslında bu pek de yanlış sayılmaz! Bu işe gönlünü vermiş kişiler tarafından akustiği mükemmel olarak tanımlanan Aya İrini Kilisesi, yıllarca önemli isimlerin ve toplulukların performans gösterdiği bir yer olarak hafızamıza kazındı. Ancak tabii ki biz yine işin aslına ve her zaman olduğu gibi kahramanlarının hikayelerine odaklanacağız.
Aya İrini ve Hikayesi
Aya İrini günümüzde, İstanbul Topkapı Sarayı dış avlusunda “Sur-ı Sultani” içerisinde Topkapı Sarayı Müzesi’nin yönetiminde yer alıyor.
Aya İrini’nin En Önemli Özellikleri
Aynı yerde bulunan eski bir pagan tapınağı üzerine 330’lu yıllarda inşa edilmiş olan yapının, Roma İmparatorluğu’nun İstanbul‘un (Konstantinopolis) başkent olmasından sonra yapılan ilk kilise olması ve Ayasofya’nın yapılışından sonra da Doğu Roma İmparatorluğu’nun ikinci büyük kilisesi konumunda yer alması gibi özellikleri bulunuyor.
Peki bu özellikleri taşıyan Aya İrini Kilisesi neden inşa edilmiş ve bu isim verilmiş? Her zaman olduğu gibi bazı hikayelere kulak verelim yine.
Aya İrini Neden İnşa Edildi ve İsmi Nereden Geliyor?
Roma, 313 yılında imzalanan Milano Fermanı sonrasında Hristiyanlığı resmen tanımasına, sonrasında kabul etmesine ve İmparator’un da Hristiyan olmasına rağmen halk içerisinde hala yoğun şekilde pagan inanışı hakimdi.
Penelope İstanbul’da
İşte o dönemde asil bir Pers ailesine mensup olan Penelope, bir havari gibi Hristiyanlığı yaymaya çalışan kişiler arasındaydı.
Penelope’un çağrı ve çabalarına onu aşağılayarak ve hakaret ederek karşılık veren Romalılar, tarihte birçok örnekte görüldüğü gibi gözleri dönmüş şekilde Penelope’ye saldırdılar. Onu önce dininden dönmeye zorladılar. Olmayınca onu yılanlarla dolu bir kuyuya attılar.
Hikayeye göre Romalılar ertesi gün kuyunun yanına geldiklerinde Penelope’un hala yaşadığını gördüler. Yılanlar ona hiç dokunmamıştı. Romalılar bunun üzerine şaşırsalar da, bu durumu büyü olarak nitelendirip onu taşlamaya başladılar. Ancak Penelope’nin taşlanarak da ölmediğini görünce -deyim yerindeyse- iyice zıvanadan çıktılar!
Sultanahmet Meydanı’nda Geçen Hikaye
Onu bir çift atın arkasına bağlayarak at yarışı meydanında –o dönemin hipodromu– günümüzde Sultanahmet Meydanı olarak bilinen alanda sürüklemeye başladılar. Hipodromda toplanan Romalıların gözleri önünde Penelope saatlerce sürüklendi. Ancak bu işkence bittiğinde de Penelope’nin hala yaşadığını gördüler.
İşte bu mucizevi sayılan hikayeye göre bu olaylara şahit olan birçok kişinin Hristiyanlığı kabul ettiği anlatılır.
Kutsal Barış Kilisesi Aya İrini
Olay sonrası Hristiyanlığın hızla yayılması ve savaşların bir süre dinmiş olması ile gelen huzur ve barış dönemi nedeniyle İmparator Konstantin tarafından, Penelope’ye “Kutsal Barış – Mukaddes Sulh” anlamında Hagia Eirene veya bildiğimiz şekliyle Aya İrini (Azize İrene) adı verilmiş.
Konstantin bu olaylardan öyle etkilenmiş ki, bugünkü Topkapı Sarayı alanlarında yer alan İmparatorluk Sarayı ve Doğu Roma forumunun yakınında bulunan eski pagan inanç merkezi olan ve kimi kaynaklara göre Jüpiter kimilerine göre ise Arthemis ve Aphrodite Tapınağı’nın yerine Nova Roma’daki ilk kiliseyi yaptırarak, bu yapıya Aya İrini ismini vermiş.
Aya İrini Kilisesi’nin Yeniden İnşaası
Aya İrini Kilisesi, yapıldıktan yaklaşık iki yüz yıl sonra Nika Ayaklanması sırasında yanmış.
Yangından sonra İmparator I.Justinianus tarafından Ayasofya ile birlikte yeniden yapılmış. Bitiriliş yılı hakkında kesin bir bilgi yer almasa da, İmparatoriçe Theodora hayattayken bitirildiği biliniyor.
Aya İrini sonraki yıllarda ise İstanbul‘da gerçekleşen depremlerle de yine zarar görmüş ancak her defasında onarılmış ve yeniden açılmış.
İstanbul’un Fethi’nden Sonra Aya İrini
İstanbul’un fethinden sonra camiye çevrilmeyen kilise, bu nedenle içinde ve dışında çok az sayıda değişiklik yapılarak korunmuş ve günümüze kadar neredeyse ilk haliyle gelmiş.
Osmanlı döneminde cephanelik / harbiye ambarı olarak kullanılan yapı 1846 yılında ilk Osmanlı Müzesi’ne de ev sahipliği yapmış. Osmanlı İmparatorluğu’nun çeşitli yerlerinden gönderilen eserler burada Mecma-i Esliha-i Atika (Eski Silahlar Koleksiyonu) ve Mecmia-i Asakir-i Atika (Eski Eserler Koleksiyonu) ismi altında iki bölümlü bir müze olarak sergilenmiş.
Aya İrini Kilisesi’nin Mimari Detayları ve Özellikleri
Aya İrini Kilisesi, naos, narteks ve atrium şeklinde üç kısımdan oluşan ve bugün atriumu hala ayakta olan tek örnek olarak biliniyor.
Yapının ilk hali ahşap çatılı ve üç nefli bir bazilika planındaymış. Günümüze 740 yılı depremi sonrasında yapılan üst yapısı tamamen yeniden ele alınarak onarılmış kubbeli bazilika şeklinde ulaşmış.
Apsis yarım kubbesindeki haç tasviri de bu dönemde yapılmış özellikleri arasında yer alıyor.
Bizans mimarisinin I.Justinianus devri özellikleri taşıyan Aya İrini Kilisesi, 100 X 32 metre ölçülerinde ve ana mekanın ortasını 15 metre çapında 35 metre yükseklikte olan dört büyük paye tarafından taşınan bir kubbe örtüyor. Kubbenin çevresinde 20 pencere olsa da, bu pencerelerden 14 tanesi kubbeyi sağlamlaştırmak için tuğla ile örülmüş.
İbadet alanının iki yanında sütunların taşıdığı bir galeri bulunuyor. Bu sütunların başlıkları üzerinde İmparator Basileus ve eşi Theodora’nin monogramları yer alıyor.
Apsis dıştan üç cepheli ve her cephesine birer pencere yerleştirilmiş. İçten yarım yuvarlak olan apsisin duvarları arasına bir metre genişliğinde kemerli bir dehliz bulunuyor. Apsisin merdiven basamağı şeklindeki kademeleri de bu dehliz üzerine oturtulmuş. Bunun iki yanına da Pareklezyon (parekklesion) denilen bölümler yerleştirilmiş.
I.Iustinianus zamanında yapılan kilisenin zengin süslemeleri olsa da, bunlardan günümüze sadece apsis yarım kubbesindeki altın yaldızlı haç mozaiği ulaşabilmiş. Bunun da nedeni Bizans’ta 726–842 yıllarında süren ikona düşmanlığı akımı olan İkonaklazm (tasvir kırıcılık) olmuş.
Apsis yarım kubbesindeki mozaikte dört kademeli bir kürsü ve bunun üzerinde de geniş kollu bir haç bulunuyor. Buradaki haç Hz. İsa’yı, kürsü ise Matta İncilinde yer alan İsa’nın çarmıha gerildiği Golgoto Tepesi’ni tanımlıyor. Yine Tevrat’ın Zebur kısmında bulunan “Yeryüzünde yaptığı güzel icraatla cennet mekânına yükselişini sağlayanın adı Tanrı’dır” anlamında bir yazı yer alıyor.