Beyaz geceler nedir? ve Beyaz geceler ne zaman? diye sorulduğunda bilenleriniz olduğunuz gibi içinizden bilmeyenler de çıkabilir.
Beyaz Geceler, gündüzün hiç bitmediği saatlerin yaşandığı ve aslında orada yaşayanların bu durumdan çok da mutlu olmadıkları zamana verilen isim! Ya da biraz daha detaylı anlatmak gerekirse; 21 Haziran yaz gündönümü, dünyanın kuzey ve güney olmak üzere iki yarım küresini etkileyen önemli bir coğrafi olay olarak tanımlanabilir.
21 Haziran Gündönümü En Uzun Gün Nedir?
Bu tarihte kuzey yarımküre en uzun gündüzü yaşarken, güney yarımkürede ise en uzun gece meydana gelir. 21 Haziran ile birlikte kuzey yarımkürede günler kısalmaya, güney yarımkürede ise uzamaya başlar. 21 Haziran’da kuzey yarımküre yaz mevsimine merhaba derken, güney yarımkürede kış mevsimi başlar. Bazı ülkelerde ise yazın veya kışın tam ortası kabul edilir.
21 Haziran günü aydınlanma çemberi güney kutup dairesini teğet geçerken, güneş ışınlarını yıl içerisinde alabileceği en dar açı ile almaktadır. Bu tarihten sonra güney yarımkürede yer alan Oğlak Dönencesi’nin güneyinde en uzun gölge yaşanmaktadır ve gölge boyları 21 Aralık tarihine dek kısalır. 21 Haziran’da Kuzey kutup dairesinde 24 saat gündüz yaşanırken, güney kutup dairesinde ise 24 saat gece yaşanmaktadır.
Yaz gündönümünde saat 12 olduğunda güneş dik bir açıyla gelir ve kuzey yarımkürede bulunan Yengeç Dönencesi’nde gölge boyu sıfır olur.
İşte bu günde yani 21 Haziran‘da Beyaz Geceler ile ünlü şehir St.Petersburg‘da, Rusya’nın gezilecek ve görülmesi gereken yerlerinin başında gelen bir şehir. Beyaz geceler devam ederken St.Petersburg’u gezmeden Rusya’ya gittim demenin de pek bir anlamı yok gibi.
21 Haziran En Uzun Gün, Beyaz Geceler ve St.Petersburg
Şehirler vardır, insanları anlatır, insanlar vardır bitip tükenmeden yüzyıllarca bu şehirleri anlatır..
Tarih bu anlatılan dilden düşmeyen şehirler üzerine yazılır. Epik destanlar fırsatını yakaladıklarında bu şehirlerin içerisinden geçerler ve kuytu köşelerine yerleşirler. Sokakları, her birinde yaşanmışlıklar dolu olan milyonlarca farklı noktaları, ortalarından geçen nehirleri ve tabii ki yaşanılan ve unutulmayan aşkları ve hikayeleri vardır bu şehirlerin.
Deli Petro’nun Kenti St.Petersburg
Kimi şehirler ise her ne kadar bulunduğu ülkenin geleneklerini yansıtsa da, sanki başka bir dünyayı anlatır kendisini ziyarete gelen misafirlerine.. Herhangi bir duygunun, belki bir cismin veya bir konunun ya da bir sorunun büyüklüğünü, şiddetini anlatırken kullandığımız, ancak aslında günümüzde bir o kadar da küçülen “dünya” nın kalabalık kitleleri “farklı farklı” bahseder bu şehirlerden.
Bir çok insan için Paris, Fransa’dan önce gelir mesela. Hani Londra‘nın, üzerinde güneş batmayan imparatorluk Britanya’dan önce geldiği gibi! Ya da belki sadece bir film yüzünden Kazablanka, Fas’dan daha öndedir her zaman. Ya da İstanbul..
Ne dersiniz, öyle değil midir?
Aynı hikayeleri, birbirinden farklı isimlerle yaşamış bir çok şehrin kaderidir bu. Tarihi yazan imparatorların, imparatorlukların, büyük devletlerin ve liderlerin kendi isimlerini vermek için yarıştıkları kentlerdir bunlar. Kimilerini tarih yazar, kimilerini kitaplar anlatır, kimilerini filmler sunar, kimilerini yaşayan insanları anlatır.
Yaz Kış St.Petersburg
1700’lü yıllarda kimilerine göre (daha fazla da bize göre) deli olan , Rus Çarı Büyük PETRO’nun hayallerini ,yüksek ihtiras ve emirlerine dönüştürerek kurduğu St.Petersburg’u ise sadece görenlerin anlatabileceğini düşünüyorum.
Büyük Rus coğrafyasının kuzeybatısında, Baltık denizi kıyısında Neva nehri’nin kıvrımlarını hissettiğiniz 40’dan fazla adacık üzerinde kurulu olan ve bir benzetmeye göre Kuzey’in Venedik’i ünvanlı, dünyanın en güzel binalarının şehri, müzelerin kenti St. Petersburg.
İsminin paylaşılamadığı, her bir dönem yaşayan halklarının o dönemde en değer verdiği kişilerin ismiyle andıkları, yapımında dünyaya bir sanat harikası sunmak için coğrafyasının her köşesinden topladıkları elli bine yakın zorunlu – gönüllü halk, zorunlu orduya alınan onbinlerce askerin çalıştırıldığı, şehrin inşaatı bitene kadar tüm ülkede yapılacak taş binaları yasaklayıp tüm değerli taş ustalarının şehrin inşasına gönderilmesini organize edecek ve belki de “deli” yaftasını en çok hak ettiği dönemini yaşayan Petro’nun kenti.
Şehre verdiği, havari Peter’in “aziz“ ünvanıyla taçlandırarak çok uzun yıllara yayılan geçmişin gizemli, günümüzün romantik kenti St.Petersburg.
Petrograd, Leningrad ve St. Petersburg
Kentin tarihi boyunca kendisine verilen isimleri çeşitli nedenlerle değiştirilen Rusya’nın Avrupa’ya açılan kapısı Petersburg‘un, önce ismi Alman kentlerini hatırlattığından kentin kurucusu Petro’nun ismiyle Petrograd, sonrasında Ekim devriminin baş ismi Vladimir İliç LENİN’in ölümünden sadece 3 gün sonra Leningrad ve sonrasında da Sovyetler Birliği’nin çökmesini takip eden yıllarda en orijinal hali olan rusca orijinaliyle Sankt Petersburg’un geri verilmesini takip eden uzun süren bir isim hikayesi var.
Beyaz Geceler ve St. Petersburg
Ziyaretçilerine kendisini daha güzel göstermek için senede iki hafta boyunca gündüzlerini hiç bitirmeyen ve adeta her yere ışık saçıp aydınlatan kentte 21 haziran en güzel günlerden biri olarak yaşanıyor.
Beyaz geceler markasıyla(!) kendini dünyaya sunan kent gerçekten bu tarihlerde bir festival şehrine dönüyor. Kent bu tarihte bambaşka bir şehir haline dönüyor. St. Petersburg’un orijinal dokusunun neredeyse 300 yıl boyunca savaşlara uğrayarak en ağır saldırılara maruz kalmış bir yönü olsa da, kurulduğu zamanlardaki ruhun korunduğu, sanat ve kültürü kucaklayan yapısı 21 Haziran’da Beyaz Gecelere nefis bir fon oluşturuyor.
Dostoyevski Romanları ve St.Petersburg
Dostoyevski’nin romanlarının geçtiği, ruhunun sokakları arşınladığı St.petersburg’da, dünyanın en güzel binalarını, müzelerin en görkemlilerinden olan ve 1 milyondan fazla tablo, toplamda ise 3 milyon parçalık eseriyle bir ayda zor gezeceğiniz ünlü Hermitage Müzesi‘ni görmek, şehrin en yaşayan halinde geniş meydanlarında dolaşmak, sokaklarında yürümek ve kıyısında bağlı olan bir savaşın hatırasına yapılmış bir anıt gibi duran Avrora savaş gemisiyle göz göze gelmek!
Bunların hepsi bir arada St.petersburg‘da bulunuyor. Bir de tabii ki kış ayında gittiğiniz de hiç de kolay olmayan soğuğu..
Şehirde dünyanın en iyi mutfaklarının en özel örneklerini sunan onlarca restoran yer alıyor. Eğlenmek için sadece istemenin yeterli olabileceği Petro’nun kentinde, ayrıca sır dolu güzellikler bulunuyor.
Öyle bir şehir ki aslında burası, hani yazarın dediği gibi ; “Belki hiçbir zaman uzun yıllar geçirmek istemeyeceğim , ancak devamlı gitmek isteyeceğim yer..” Çelişkili duygular bırakan bir şehir burası. Aynı Petro’nun hisleri gibi.
Beyaz geceler rüyasının en uzun günü St.Petersburg‘da 21 Haziran‘da yaşanıyor. Başka bir randevunuz yoksa 21 haziran’da gündüzün hiç bitmediği en güzel şehir size de yer açacaktır.